003  Âlemler


Pek Değerli Kardeşim,

Önceki makalelerimde çeşitli boyutlarıyla analizleyerek, sizlere, insanı anlatmaya çalışmıştım. Gerçekte insan bu anlatılanların da ötesinde şaşılacak özellikleri olan harika bir varlıktır. Fakat insanın bu özelliklerini ortaya koyabilmek için önce insanın içinde bulunduğu maddi ve mânevî ortamı iyi anlamak gerekir.

İnsan açısından bakıldığında, Allahü tealanın yarattığı şeyler, biri görünen, diğeri görünmeyen iki büyük âlem oluşturur. Bu iki büyük âlem içinde de sayısız başka küçük birimler vardır. İnsana gelince, o, kendinde her iki âlemden unsurlar bulunduran, ayrı ve küçük bir dünyadır.


# Halk Âlemi: Maddî alem

Bu iki büyük âlemden birisi "Halk âlemi" dediğimiz, madde âlemidir. Madde âlemine, "kainat" veya "evren" de denir. İnsanın çevresini oluşturan, maddi ortamdır. Bu âlemin en önemli özelliği "mekanlı" ve "zamanlı", dolayısıyle "ölçülebilir" oluşudur.

Zaman ve mekan kavramları, madde âlemi yaratıldıktan sonra ortaya çıkmış kavramlardır. Çünkü madde âlemi, "nesneler", "durumlar" ve "olaylar"dan ibaret bir âlemdir.

Katı nesnelerin üç boyutlu oluşları ve boşluk içinde bir yer işgal etmeleri kendiliğinden zihinlerde "mekan" kavramının gelişmesine yol açmıştır. Nesneler bir mekan içinde yer alınca da, kendiliğinden bir nesnenin diğerine göre durumunu anlatmak için önde, arkada, yukarıda, aşağıda gibi konumlarını anlatan kelimeler kullanılmak durumu hasıl olmuştur. Nesnelerin biri diğerine göre farklı değerler taşıma durumunda oldukları için de kendiliğinde büyük, küçük, yüksek, alçak, ağır, hafif gibi başka niteleyici kelimeleri kullanmak durumu ortaya çıkmıştır. Ne kadar? sorusu sorulunca da kendiliğinden bu büyüklüklere birer ölçü bulup bu ölçüye göre "şu kadar büyük", "bu kadar önde" demek ihtiyacı ortaya çıkmıştır. İşte onun için bu âlem "ölçülebilir" bir âlemdir.

Bu nesneler âleminin bir diğer özelliği, konumların ve durumların sabit olmayıp sürekli değişmesidir. Nesnelerin konum, hacım, ağırlık, renk, tat gibi durumlarında değişmeler ortaya çıkınca kendiğinden "değişen bir durumdan" yani bir "olay"dan söz etmek gerekmiştir.

Bu olaylar incelendiğinde de, bazı olayların, önceki başka bazı olaylara bağlı olarak geliştiği, hatta bazı olayların ard arda gelerek bir zincir oluşturdukları görülmüş, dolayısıyla bir "sebeplilik" kavramı belirmiştir. Güneşin doğup batması gibi sürekli tekrarlanan bazı olaylar da zihinlerde kendiliğinden "zaman" kavramının gelişmesini sağlamıştır.

Değerli Kardeşim,

Bunları neden ayrıntılı bir şekilde anlatıyorum? Bunları şunun için anlatıyorum ki insanların çoğu Yaratan'ın zamansız ve mekansız oluşunu bir türlü kavrayamıyorlar. İşte onun için "zaman", "mekan" ve "ölçü" kavramlarının madde âleminin yaratılmasından sonra ortaya çıkan kavramlar olduğunu ve yalnız madde âlemine has olduklarını iyi kavramak gerekir.


# Emr Âlemi: Manevî alem

Allahü tealanın yarattığı iki büyük âlemden ikincisine "Emr âlemi" denir. Buna "ruhlar âlemi" veya "melekut âlemi" de demişlerdir. Bu âlem, madde âlemi gibi zamanlı ve mekanlı bir âlem değildir. Dolayısıyla "ölçülebilir" bir nitelikte de değildir. Yani bu âlem, "zamansız", "mekansız" bir âlemdir ve madde âlemine ait araçlarla tesbit edilip "ölçülemez". Kuşkusuz onun da kendine göre farklı değerlendirme yöntem ve ölçüleri vardır.

Madde âleminin unsurları nesnelerdir. Nesneler, insan tarafından görülebilen ve ölçülebilir belli nitelikleri olan şeylerdir. Bilimsel bilginin temeli, nesnelerin niteliklerini, bunların durumlarındaki değişmeleri, ve olay adını verdiğiniz bu değişmelerin birbirleriye ilişkilerini belirlemeye dayanır.

Emr âleminin unsurları ise ruhlar gibi latif şeylerdir. Bunlar, insanlar tarafından görülemez. Varlıkları, özellikleri, sahip oldukları çeşitli nitelikler, madde âleminin tesbit ve ölçü aletleriyle belirlenemez. Madde âleminin ölçü aletleri, ancak maddeyi ve bunların maddi olan niteliklerini tesbit etmek geliştirilmiştir.

Birçok insan mânâ âleminin varlığını ve niteliklerini, madde âlemine mahsus araçlarla tesbit etmeye çalışıyorlar. Tabii bir şey tesbit edemiyorlar. Bir şey tesbit edemeyince de onu yok sanıyorlar. Sonra da ateist olup çıkıyorlar. Bu, gözüyle bir buz parçasına bakan insanın onu var sayıp, sonra aynı gözle havaya baktığında oradaki su buharını göremeyince onu yok sayması gibi çok akılsızca bir şeydir. Bunlar farklı fazlarda olan şeylerdir ve varlıklarına ait bilgiler ancak farklı yöntemlerle elde edilir.

Yukarıda verilen örnekten de anlaşılacağı gibi, kuşkusuz, farklı bir fazı temsil eden mânâ âlemine ait bilgiler, madde âlemine ait bilgi edinme yöntemleriyle elde edilemez. Madde âleminin kendine has bilgi edinme yöntemleri olduğu gibi, mânâ âleminin de kendine has yol ve yöntemleri vardır. Mânâ âlemine ait bilgiler, ancak bu özel yöntemlerle elde edilir. Ancak bu yöntemlerin hepsinin temelini "iman" oluşturur. İman olmadan mânâ gerçekliklerine asla ulaşılamaz.


# Misal Âlemi: Sanal temsiller alemi

Değerli Kardeşim,

Halk âlemi ve Emr âlemi, yaratılmış gerçekliklerin iki ayrı yüzünü oluşturur. Bir de bunların arasında, her iki âlemin de temsilcisi olan insanda, iki âlemden değişik simgeler şeklinde ortaya çıkan sanal bir âlem vardır. Bu sanal âleme, "misal âlemi" derler. Rüyalar, misal âleminden tipik örneklerdir. Misal âlemi bir hakikat âlemi değildir. Misal âlemi, her iki âlem gerçekliklerinin ses ve görüntü olarak temsil edildiği, hayal, tasavvur ve düşlerden oluşan temsili bir âlemdir. Tıpkı eşyaların aynadaki görüntüleri gibi. Allah nasip ederse bir sonraki makalemde sizlere ondan ve mânâ âlemine ait bilgilerin elde edilmesinden söz edeceğim.

Şimdilik Allaha emanet olunuz.

Dr. İsmail Ulukuş