010  Allah'a yakınlığın başlangıcı (2)


Pek sevgili okuyucularım,

"Kalbde bu iman nuru parlamaya başladıktan sonra kalbin kapıları, ilâhi bilgilere, ilâhi tavsiye ve öğütlere, ve ilâhi feyzlere açık bir hale gelir" demiştim.


# Taklidî imandan tahkikî imana...

Gerçekten de kişi, kalbinde bu "iman" nuru parlamaya başladıktan sonra Allah elçilerinin getirdiği ilahî bilgilere karşı daha bir arzulu olur. Önceden din ve din ile ilgili her şey onun için aslı astarı olmayan, insan muhayyile- sinden uydurulmuş bir masal gibi geldiği halde, imandan sonra kişinin bakış açısı değişir. Kişi, bunların bir masal olmadığının, aksine uyulan her ilahî hükmün insanı hayra götüren çok önemli ilahî bir vasıta olduğunun farkına varmaya başlar. Bu da onu, bu konularda daha derin bilgi edinme ve sürekli bunları akıl ölçüsüne vurma gibi bir yeni sürece götürür.

Bu tahkiki iman aşamasıdır. Tahkiki iman, dinin verilerini araştırıp soruşturup akılla değerlendirerek Allahü Tealâ'nın işlerini yorumlamaya çalışma aşamasıdır ki kuşkusuz taklidî bir imandan daha iyidir. Bu aşamada insan, Rabbine, taklidi iman aşamasında olduğundan çok daha yakındır.


# Tahkikî imandan hakikî (gerçek) imana

Ancak bir süre sonra, kişi, her şeyi akıl ile açıklayamadığının hemen farkına varacaktır. Çünkü akıl madde gerçeklikleriyle, yani maddeden alınan duyum, görüntü, hayal, fikir ve kavramlarla çalışan bir mekanizmadır. Halbuki mânâ gerçeklikleri, madde gerçekliklerinden tamamen farklıdır. Mânâ gerçekliklerini, maddenin gerçeklikleriyle anlamaya çalışmak, su buharını, bir buz kalıbını inceleyerek anlamaya benzer. Halbuki buz ve buhar, tamamen ayrı fazlarda olan şeylerdir. Ve bunların bağlı olduğu kanunlar tamamen farklıdır. Her faz, kendi kanunlarıyla incelenirse ancak doğru bilgiler elde edilebilir.

İşte iman sahibinin geldiği bu nokta, aklın iflas noktasıdır. Çünkü kişi bir yandan dinî gerçeklikleri doğrulayan bir çok olayla karşılaşmakta ve bunlar onun imanını ve Allah'a olan yakınlığını artırmakta, diğer taraftan da aklın almayacağı olaylar ortaya çıkmakta, bunlar da kişiyi şek ve şüpheye düşürmekte ve kafasında "acaba"lar hasıl olmaktadır.

İşte Allahü Tealâ'nın yardımıyla bu aklî tahkik aşaması aşılıp mana boyutuna geçildiği zaman kişinin kalbinde imanın gerçek yüzü ortaya çıkar. Kuşkusuz bu kolay olmaz. Bu boyuta geçmek için, çoğu zaman, mânâ ehli mürşid-i kâmil denilen yol göstericilerin yardımlarına ihtiyaç vardır. Ancak Allahü Tealâ dilediği kişilere, herhangi bir yardım almaksızın da bu boyutu nasip eder.

Bu aşamada mânâ gerçeklikleri, iman ehlinin muhayyilesinde daha duru ve net bir biçimde belirginleşmeye başlar. İman ehli o zaman artık mânâ gerçekliklerini de, tıpkı madde gerçekliklerinde olduğu gibi, net, duru, kuşkulara yer olmayacak şekilde görmeye başlar. İman ehlini geldiği bu son aşamaya "şahadet", yani olaya tanık olma" aşaması denir ki bu nokta, imanın doruk noktasıdır. İmanı bu noktaya gelmiş kişiyi, artık kimse imanından döndüremez.

İmanın doruk noktası, Allahü Tealâ'ya olan yakınlığın da doruk noktasıdır.


# Gerçek bir imana ulaşmak öyle kolay değildir.

Sevgili okuyucularım,

Kuşkusuz gerçek bir imana ulaşmak öyle kolay ve çabucacık oluveren bir şey değildir. Ve bu herkese de nasip olmaz.

Bu sürecin başı, yukarıda yazılanlardan da anımsayacağınız gibi, Lailâhe illallah sözü ile kalbde iman nurunun parlamaya başladığı andır. Böyle başlayan iman süreci, çeşitli nefis tezkiyeleri (nefsi kötü huylarından temizlemelerle), çeşitli ibadet ve taatlerle yoğrula yoğrula zirveye ulaşır. Fakat hangi aşamada olursa olsun işin özü hiçbir zaman değişmez. Bu da, başlangıçta küçücük bir ışın halinde kalbde beliren bu "iman nuru"dur. Yani Allah sevgisidir, muhabbetullahtır.

Nasıl ki bir kişinin, yeni tanıştığı birisinin hoşuna giden güzel huy ve davranışlarını gördükçe ona karşı duyduğu sevgi ve muhabbet artar, bu sevgi muhabbeti çoğaldıkça da o arkadaşına karşı kalben yakınlaşması artarsa, işte iman ehlinin de kalbindeki iman nuru çoğaldıkça, yani Rabbine karşı olan sevgi ve muhabbeti arttıkça, Rabbine olan yakınlaşması artar. Buna "kurbet" derler. Kurbet yakınlık, yakınlaşma demektir. Allahü Tealâ'ya yakınlaştıran işlere de genel anlamda kurbet demişlerdir.

İşte bu güçsüz kardeşiniz, bu makalelerimde, sizlere, Allah'a yakın olmanın ne demek olduğunu, bunun yol ve yöntemlerini, gereksiz ayrıntılara girmeden ve işin özünü, bir sürü delil kabilinden sunulan bilgi içinde gözden kaçırmadan anlatmaya çalışıyorum. Ayrıntılar çeşitli ilmihal kitaplarından öğrenilebilir.

Allahü Tealâ, tüm hayırlı işlerimizde sizleri ve bizleri başarılı eylesin. Ulu Yaratan, kalblerimizi boş ve gereksiz şeylerden temizlesin, kalblerimizde kendisine karşı duyduğumuz sevgiyi (muhabbetullahı) artırsın, sizleri ve bizleri her zaman kendisine yakın olanlardan eylesin.

Lütfen bu güçsüze dualarınızı esirgemeyiniz.

Dr. İsmail Ulukuş