013  İlahî düzeni anlamak (1)


Değerli Kardeşim,

Allahü Tealayı bilmenin, yani "Marifetullah"ın ilk adımı, Allahü Teala'nın tertip ve tanzim ettiği "ilahî düzen"i doğru şekilde anlamak ve Yaratan'ın hikmet, rahmet, ilim ve kudret sıfatlarının oradaki tecellilerini görmektir. Bu yönteme, "akıl" yolu denir. Bunun sonucunda, kişinin taklidî iman seviyesinde olan imanı, tahkikî iman seviyesine yükselir.

Ancak bu güçsüz, çok karmaşık bir yapıda olan ilahi düzeni anlayabilmek için, önce, insan eliyle oluşturulmuş çok basit bir "düzen"in mahiyetini ve niteliklerini iyice bilmemiz gerektiğini düşünüyorum. Bu bizim, ilahi düzeni daha kolay kavramamıza yardımcı olacaktır. Bunu size anlatabilmek için yazıma, meslek hayatımdan bir öykü ile başlamak istiyorum.


# Bilimin bizi getirdiği nokta

Bu güçsüz, Ziraat Fakültesini 1969 yılında bitirdim. Birkaç yıl çeşitli kuruluşlarda görev yaptıktan sonra, 1973 yılında Diyarbakır Zirai Mücadele Araştırma Enstitüsünde çalışmaya başladım. O yıllarda, bitkilere zarar veren çeşitli hastalık etmenleri ve zararlılar tek tek ele alınır, bunların biyolojileri araştırılır, mücadele için uygun biyolojik dönemler belirlenir, bunlara karşı ilaçlar denenir, bu ilaçlarla etmenler kontrol altında tutulmaya çalışılırdı.

Fakat zamanla görüldü ki bir etmen kontrol altına alınmaya çalışılırken, tabii dengeler bozuluyor, başka yeni sorunlar ortaya çıkıyor. Dünyanın çeşitli yerlerinde de buna benzer durumlarla karşılaşıldı. Sonunda bilim adamları, "Entegre Mücadele" denilen yeni bir kavrama yönelmek zorunda kaldılar. Entegre Mücadele, içinde bulunulan çevrenin çeşitli faktörlerini de dikkate alarak en az ilaç kullanımını hedefleyen çok yönlü bir mücadele stratejisi anlamına geliyordu. Böylece bir "düzen" içinde yaşadığımızın ve artık her işimizde onu dikkate almak zorunda olduğumuzun farkına varmış oluyorduk. Her şeyi bu "düzen" ile uyumlu olarak yapmak zorunda idik.

Günümüzde içinde bulunduğumuz "düzen"i kavramak ve onu korumak büyük önem kazanmış, "Çevre", "Ekosistem" gibi terimlerin kapsamı çerçevesinde yürütülen düzen araştırmaları, birçok araştırmacı için önemli bir çalışma alanı haline gelmiştir.


# Kaos ortamları ve düzenler

Değerli Kardeşim

İnsanlığın, "düzen" araştırmalarına en son aşamada başlayabilmiş olması elbette tesadüfi bir olgu değildir.

Çünkü düzen, birimi değil kümeyi, basiti değil bileşiği temsil eder. Dolayısıyla düzenlerin algılanıp anlaşılması da daha çok bilgi birikimi, daha yüksek bir akıl, daha derinlemesine bir muhakeme gerektirir. İnsan zihni, "bütün"ü kavramakta her zaman zorluk çekmiş, öğrenmeye hep "parçalar"ı incelemekle başlamıştır. Onun için ben sizlere, mümkün olduğunca basitleştirerek düzen kavramı üzerinde birkaç söz söylemeye çalışacağım.

Şimdi aşağıda anlattıklarımı lüften zihninizde canlandırmaya çalışınız.

Şehir trafiği içinde bir arabanın kurallara uymadığını düşününüz. Ne olur? Bu araba daha ilk kavşakta tesadüfen yeşil ışığa rastlayabilir ve yoluna devam edebilir; ikinci kavşakta da, olabilir ya, gene tesadüfen yeşil ışığa rastlar ve geçer gider. Acaba bu tesadüfler ne kadar devam eder? Acaba bu araba hiç kaza yapmadan ne kadar gidebilir? Uzun zaman bu böyle sürebilir mi? Şüphesiz hayır!.. Hiçbir akıl sahibi insan bunu söyleyemez. Önceden özel bir düzenleme yapılmadan, böyle bir olgu kesinlikle mümkün değildir.

Aynı şeyleri kuralsız hareket eden iki otomobil için düşünürsek, herhangi bir kazanın olma ihtimalı çok daha yüksek olacaktır. Ve bir kaza haberi, bize, çok daha çabuk ulaşacaktır.

Şimdi bir de, birkaç milyon nüfuslu bir şehirde, tüm arabaların kuralsız hareket ettiği ve her şeyin tesadüfen oluştuğu bir trafik ortamı hayal ediniz. Böyle bir şey mümkün müdür? Elbette mümkün değildir. Olsa bile, böyle bir ortam, tam bir karışıklık, karmaşa ve "kaos" ortamı olur. Ve böyle bir ortamda verimli ve faydalı hiçbir olay gerçekleşmez.

Peki böyle bir karmaşa ortamından, düzenli işleyen bir trafik sistemine nasıl geçilebilir?

Böyle bir ortamdan düzenli işleyen bir trafik sistemine geçebilmek için önce böyle bir düzenlemeyi yapacak bir "Düzen Kurucu"ya ihtiyaç vardır. Bu düzen kurucu gerekli ön etüdleri yapar, planlar yapar, kurallar koyar, kuralları uygulayacak kadroları oluşturur, araç ve gereçleri temin eder, iletişim araçlarını sağlar, sonra da güç kullanarak bu koyduğu kuralları uygulamaya başlar. Ve bir süre sonra her şey yoluna girer.


# Eğer bir yerde bir düzen varsa

Pek değerli okuyucularım.

Görüyorsunuz ki "kaos" bir düzensizlik halini anlatmaktadır. Bu düzensizlik halinin bir düzene dönüştürülebilmesi için "bir düzen kurucu", "planlama", "düzen kuralları", "kural uygulayıcıları", "enerji", "iletişim" gibi birçok şeye ihtiyaç hasıl olmaktadır.

Etrafımızdaki bir çocuk parkı, şehrimizin yakınındaki bir hava limanı, hergün içinde yaşadığımız trafik sistemi, yakınımızdaki bir eğlence merkezi ya da hergün alışveriş yaptığımız bir büyük alışverişmerkezi, insan eliyle oluşturulmuş çok basit birer "düzen"in temsilcileridir. Bunlar gibi daha birçok somut örneği de göz önünde bulundurarak bu "düzen" olgusuna biraz daha yakından baktığımızda şunları görürüz. Eğer bir yerde bir düzen varsa, orada:

  • O "düzen"i oluşturan birimler vardır.

  • Bu birimler arasında, bir ilişkilendirme, tertip ve hiyerarşi vardır.

  • Birimler arasında bir iletişim ağı vardır.

  • Sistemin ihtiyaçlarını sağlayan bir tedarik altyapısı vardır.

  • Her "düzen" dinamik (hareketli) bir yapıya sahiptir. Bu hareket, enerji ile sağlanır. Yani her sistemin enerji ihtiyacını sağlayan bir enerji altyapısı vardır.

  • Her "düzen"in bir güvenlik ve koruma altyapısı vardır.

  • Her "düzen"in bir bakım, onarım ve yenileme altyapısı vardır.

  • Her "düzen"in işleyişini sağlayan kurallar vardır.

  • Her "düzen"i yöneten yönetim birimleri vardır.

  • Hepsinden daha önemlisi de o düzeni kuran, işleyişini sağlayan, onu çekip çeviren bir düzen kurucu (düzenleyici) vardır.

Bunlar bir düzen için o kadar hayati önem taşıyan şeylerdir ki biri veya birkaçı işlemez duruma gelse o düzen dağılır gider.

Lütfen, çevrenizdeki en basit bir düzen örneği olan bir alışveriş merkezini gözünüzün önüne getiriniz. Ve meselâ bir an enerji altyapısının çalışmadığını hayal ediniz. Ne olur?, düşününüz... Bir anda her yer karanlıkta kalır. Döner merdivenler çalışmaz olur. Kasalarda ödemeler yapılamaz olur. Hoparlörlerden anonslar kesilir. Müzik yayınları durur. Televizyon ve bilgisayar ekranları, tanıtım panoları kararır. Güvenlik kameraları çalışmaz olur. Ölçu ve tartılar yapılamaz. Klima ve havalandırmalar çalışmadığı için içeride insanlar bunalmaya başlarlar.

Şimdi aynı şekilde güvenlik altyapısının, destek veya iletişim altyapısının çalışmadığını; ya da çalışanların konulan kuralların hiçbirisine uymadığını düşününüz. Hayal gücünüzü zorluyarak sonuçlarını zihninizde canlardırmaya çalışınız. Bu gibi durumlarda o düzenin varlığını sürdürebileceğini ümit eder misiniz?


# Hiçbir düzen, bir düzenleyici olmadan olamaz

Değerli Kardeşim, artık iyice anlaşılmış olmalıdır ki, hiçbir "düzen", kendiliğinden ortaya çıkmış, gelişigüzel bir unsurlar yığını değildir.

Aksine her "düzen"; amaçları, unsurları, iletişim ve işleyiş kuralları, enerji kaynakları, destek hizmetleri, bakım ve onarım hizmetleri, korunması önceden belirlenmiş bir organizasyondur. Dolayısıyla her sistemin kuruluşu, sistemi kuran açısından, mutlaka belli bir fikrî ve harekî eforu gerektirir. Her sistem, çok büyük çabalar sarf edilerek, aklî bir planlama, düzenleme ve kararlı uygulamalar ile hayat bulur. O sebeple hiçbir "düzen" bir "düzenleyici" olmadan gelişigüzel ortaya çıkmaz. Bir "düzenleyici" olmadan asla bir "düzen" kurulamaz!!!!!... Herhangi bir yerde, herhangi bir düzen veya organizasyon ile karşılaşıyor isek, mutlaka onun bir düzenliyicisi olduğu kabullenmek, hepimiz için aklî ve mantıkî bir zorunluluktur.

Şimdi bir de evrenimize bakalım. Tüm bilimsel bulgular gösteriyor ki, evrende bir bütünlük vardır. Burada her şey birbiri ile ilintilidir. Burada hiçbir şey tesadüfî olarak meydana gelmez. Burada insana hayranlık veren eşsiz bir düzen ve ihtişam vardır. Burada her şey, önceden amaçları belirlenmiş, sebep-sonuç ilişkileri tayin edilmiş belli süreçler içinde cereyan eder. Şimdi şöyle oturup bir düşünelim... Dünyada insanlar tarafından oluşturulan en basit bir "düzen"in bile bir "düzenleyicisi" olmak zorunluluğu varken, iç içe geçmiş birçok sistemlerden oluşan evren adını verdiğimiz bu büyük ve mükemmez düzenin, bir düzenleyicisi, bir yaratıcısı olmadan kendiliğinden ortaya çıkması mümkün müdür? Bu, elbette mümkün değildir. Materyalistlerin, her şeyin kendiliğinden var olduğunu savunan görüşlerinin hiçbir bilimsel, aklî ve mantıkî temeli yoktur. Hiçbir akıl sahibi insan, böyle bir görüşü kabul edemez. Bir "düzen"i görüp de onun bir "düzenleyicisi" olduğunu kabul etmemek; bir tabloyu görüp onun bir ressamı olduğunu, bir otomobili görüp onun bir üreticisi olduğunu, bir gökdeleni görüp onun bir mimarı olduğunu anlayamamak gibi bir şeydir ki doğrusu buna şaşırmamak elde değildir.

Görüyorsunuz ki günlük hayatımızda hergün yaşadığımız olaylar üzerindeki gözlemlerimiz ve bunlar üzerinde yaptığımız doğru, gerçekçi, akılcı ve mantıklı yorumlarımız, bizi, ister istemez, her şeyi yaratan, her şeyi birbirini tamamlayacak şekilde düzenleyen, ve tüm evreni dilediğince çekip çeviren, sonsuz güç sahibi bir Yaratıcı'yı kabul etmeye zorlamaktadır.

Allah'a emanet olunuz.

Dr. İsmail Ulukuş

(Devamı var)