037  Maddenin gerisindeki görünmeyen alem


Değerli okuyucularım,

İman, aklî bir mesele değil kalbî bir meseledir, bir gönül meselesidir. Nitekim aşağıdaki ayet-i kerimelerde bu husus açık bir biçimde vurgulanmaktadır:

"İnanmadınız ama İslam olduk deyin; inanç henüz gönüllerinize yerleşmedi;" [Hucurat, 14]

"İşte Allah, imanı bunların kalblerine yazmış, katından bir nur ile onları desteklemiştir." [Mücadele, 22]

Bunun böyle olması da gayet doğaldır. Çünkü "akıl" madde aleminin verileriyle, madde alemi üzerinde çalışan; kendisine sağlanan kavram, değer ve ölçüleri kullanarak bilinmeyen nesne, durum ve olaylar, yaşanmayan mekânlar ve henüz gelinmemiş zamanlar hakkında yorum ve değerlendirmeler yapıp bir karar ve kanaate varmamızı sağlayan zihnî bir düzenektir. Akıl sayesindedir ki insan yaşadığı ortamı doğru şekilde kavrayıp ona uyum sağlar. Davranışlarında bir bütünlük ve tutarlılık olur. Ortaya çıkacak sorunlarla ilgili geleceğe yönelik önlemler alır. Akıl, dinin de temelidir. Hadis-i şeriflerde:

"Akıl imandandır." [Beyheki]

"Kişinin dini, aklı ölçüsündedir." [Ebû’ş-Şeyh]

"Aklı olmayanın dini de yoktur." [Tirmizi] buyruldu.

Ancak akılla, insan tüm varlığın idrakine varamaz.

İnsan aklı ile içinde bulunduğu ilahî düzeni kavrayıp düzenin sahibini idrak eder. Rabbinin işlerine muttalî olarak o işlerin bir sahibi olduğunun farkına varır. Ancak yukarıda verilen ayet-i kerimelerde Rabbimizin de vurguladığı gibi; iman, akıl ile değil, kalb iledir. Çünkü tüm yaratılmışlardan oluşan büyük alem, yalnız bizim görebildiklerimizden ibaret olmayıp onun gerisinde, o düzenin çekip çevrilmesiyle görevli, gözlerin göremediği, ancak Rabbimizin bildirmesiyle bilebildiğimiz manevî bir organizasyon, manevî bir teşkilat, görünmeyen manevî bir alem daha vardır. Madde alemine Halk Alemi dendiği gibi, bu manevî aleme de Emir Alemi veya Alem-i Melekût denir. İşte bu, insan için, bilinmeyen bir gayb alemidir. Gerçekte insan geçmiş ve gelecek hakkında da çok az bir bilgiye sahiptir. İşte onun için Rabbimiz, Kur'an-ı kerimin daha başında, onun sakınanlara yol gösteren bir kitap olduğunu belirttikten sonra, o sakınanların özelliklerini anlatırken:

"Onlar, gaybe inanırlar, namazı kılarlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan yerli yerince sarfederler." [Bakara, 3] buyurdu.

Gaybdan kastın ne olduğu ise Bakara suresi 177. ve Nisa suresi 136. ayet-i kerimelerinde açıklanmaktadır:

"Asıl iyilik, o kimsenin iyiliğidir ki, Allah'a, âhiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere inanır;" [Bakara, 177]

"Ey İnananlar! Allah'a, Peygamberine, Peygamberine indirdiği Kitap'a ve daha önce indirdiği Kitap'a inanmakta sebat gösterin. Kim Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gününü inkar ederse, şüphesiz derin bir sapıklığa sapmıştır." [Nisâ, 136]

Kaderle birlikte imanın 6 şartı olarak bildirilen bu hususlar, Rabbimizim bizden inanmamızı istediği gayb bilgileridir. Onun için bir mümin, içinde yaşadığı düzenin yaratıcısı ve sahibi olan Rabbine hiç tereddütsüz inandığı gibi, O'nun elçileri aracılığıyle bizlere bildirdiği her hususa da hiçbir tereddüt göstermeden inanmalıdır. Onların keyfiyetini (nasıl olduğunu) ise aklına değil, Rabbine bırakmalıdır. Çünkü, şairin de belirttiği gibi, akıl terazisi, o kadar sıkleti tartmaz.

Allah'a emanet olunuz.

Dr. İsmail Ulukuş