058  Rasulullah'ı sevmek imandandır


Değerli okuyucularım,

Sevgiler, kalbî bağımlılıklardır. Bu sevgiler önce basit ilgilerle başlar. Sonra zamanla muhabbete dönüşür. Daha sonra da tutku ve bağımlılıklar oluşur. Kalbteki bu tutku ve bağımlılıklar, sevilen şeye bambaşka bir değer katar. Sevgi ne kadar çoksa, sevilen şeydeki değerlenme de o kadar çok olur. Sevdiğinin gözünde sevileni paha biçilmez hale getirir. Onun için Hz. Mevlâna "Sevgi ile bakır altınlaşır." buyurdu. Rasulullah (s.a.v.) Efendimiz de sevgiyi kâmil bir imanın temeli olarak gördü ve:

"İman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe gerçekten iman etmiş olamazsınız" [Müslim, Ebu Davud, Tirmizî] buyurdu.

Sevgi ile oluşan bu değerlerin çoğu zaman aklî ve bilimsel bir açıklaması yoktur. Çünkü bunlar, değer yargılarıdır. Tamamen kalbin benimsemesi ve bağlanmasına dayalı manevî bir olgudur.

Sevgi, yalnız sevilen şeyle sınırlı kalmaz. İnsan bir şeyi sevdi mi, o şeyle ilgili her şey de kendiliğinden bu sevginin kapsama alanı içine girer. Eski Türk filimlerini hatırlayın. Sevgilisinin yere bıraktığı meldili öpüp koklayan, sonra yüzüne gözüne süren aşıkları hatırlayın. Sevdiği kızın bir tel saçını yıllarca saklayan delikanlıları hatırlayın.

Değerli okuyucularım, iman pek önemlidir. İslam'ın temelidir. Allah (c.c.), hepimize son nefeslerimizde kâmil bir iman nasip eylesin. İmanın özü, kişinin, içinde yaşadığı ilahî düzenin bir sahibi olduğunun farkına varıp O'nu kabul ve onaylaması, O'na inanması ve kalben O'na bağlanmasıdır. İslam da bu kalbî bağlılığın bir sonucu olup Allahü Tealâ'nın iradesine teslim ve tabi olmak, O'nun istekleri doğrultusunda davranmaktır. Başka bir deyişle Allahü Tealâ'nın iradesini, kendi arzu ve isteklerine tercih etmektir. İşte bu, insanı olgunluğa ve ebedî mutluluğa götüren yoldur. Buna Sırat-ı müstakîm denir.

İmanın esası, Allahü Tealâ hazretlerine kalbî bir bağlanma olunca, bunun ilk ve en önemli sonucu, Yüce Yaratan'a karşı kalbde duyulan sevgi ve saygı olmaktadır. Bu, "imanın nuru"dur. İnsan Rabbinin iradesine tabi olarak İslam'ı yaşadıkça, ilahî rahmetin ne büyük bir nimet olduğunu daha iyi kavramaya başlar. Rabbine olan sevgi ve hayranlığı da o denli artar, yücelir. İşte insanı kâmil bir imana götüren, bu sevgidir. Tabii kalbde sevgi arttıkça, onun kapsama alanı da genişledikçe genişler. Rabbi ile ilgili olan herşey, çok daha büyük bir önem kazanmaya başlar. Allahü Tealâ ve O'nun dini ile ilgili şeylere, "Şeâir-i İslâmiye" veya "Şeâirulllah" denir. Peygamberler, Kur'an, namaz, oruç, ezan, harameyn, kabe, camiler, minareler, safa ve merve, besmele, v.b. herşey şeâirullahtır. Şeair; alametler, nişanlar, işaretler, belirtiler, simgeler demektir. Abdülhak-ı Dehlevi hazretlerine göre, görülünce Allahü Tealâ'yı hatırlatan herşey şeâirullahtır. Bunları sevmek kâmil bir imanın olmazsa olmazıdır. Kişi, bazı şeyleri yapamasa bile, hiç değilse Allahü Tealâ'nın yeryüzündeki nişanesi olan şeyleri sevmeli, onlara saygılı olmalıdır. Ayet-i kerimede:

“… Kim Allah’ın şeâirini ta’zim ederse, (onlara saygılı davranırsa), şüphesiz ki bu, kalplerin takvasındandır.” [Hac, 32] buyruldu. Rasulullah (s.a.v.) Efendimiz de:

“Beni ananızdan, babanızdan, çoluk çocuğunuzdan ve herkesten çok sevmedikçe gerçek mânâsıyla iman etmiş olmazsınız.” [Buhârî, Müslim] buyurdu.

Abdullah b. Hişam (r.a.) anlatıyor: "Rasulullah (s.a.v.) ile birlikte idik. O sırada Ömer b. Hattab (r.a.)'ın elini tutmuştu. Hz. Ömer ona:

'Ey Allah'ın Rasûlü, şüphesiz ben seni kendi öz canım dışında, herşeyden daha çok seviyorum.' dedi. Rasulullah, şöyle buyurdu:

'Canım elinde olana yemin ederim ki, kendi öz nefsinden dahi beni çok sevmedikçe olmaz.'

Ömer ona: 'Şu anda seni öz canımdan dahi daha çok seviyorum, Ya Rasulullah.' dedi. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.):

'Şimdi oldu Ya Ömer' buyurdu." [Buharî]

Görülüyor ki Rasulullah'ı sevmek, Allah'ı sevmenin çok önemli bir nişanesidir ve imandandır.

Büyük gönül adamı Derviş Yunus ise, "Yaratılanı sevdik Yaratan'dan ötürü" diyerek bu sevginin sınırlarını tüm kainatı kapsayacak şekilde genişletivermiştir. Keşke hepimiz Rabbimizi öyle derin bir sevgi ile sevebilseydik de sevgimiz tüm âlemleri kapsasa idi!...

Allah'a emanet olunuz.

Dr. İsmail Ulukuş