067  İmansız ölmemek için -3-


Değerli okuyucularım,

İmansız gitmemek için bir mümin, imanını, ehl-i sünnet alimlerinin verdiği bilgilere göre düzeltmeli, yasaklananlardan kaçınmalı, emr edilenleri yapmalıdır.

Yasaklananlardan kaçınmaya "riyazet", emr edilenleri yapmaya "mücahede" denir. Hepsine birden ibadet (kulluk) denir.

Mümin, korku ve ümit (havf ve reca) arasında olmalıdır. Bir müminin Allah'tan korktuğu, Riyazet yapmasından (haramlardan uzak durmasından), Allah'tan ümidini kesmediği de Mücahade yapmasından (ibadetlerini yerine getirmesinden) anlaşılır.

Ancak yıllarca yaptığımız ibadetlerin, Allahü Tealâ'nın bizlere bahşettiği bir saatlik görme nimetinin veya birkaç dakikalık soluk alıp verme nimetinin bile karşılığı olmadığı unutulmamalıdır. O sebeple mümin, "Ben çok ibadet ediyorum, bu yaptığım ibadetler bana yeter" gibi bir düşünce ile yaptığı kulluğa güvenmemeli, tam bir teslimiyet ile, Rabbinin hoşnutluğunu kazanmaya çalışmalıdır.

Allahü Tealâ, tüm âlemlerin yaratıcısıdır. Yarattıkları üzerinde tam bir yetki ve tasarruf sahibidir. Âlemlerin tek sultanı ve hakimidir. Dilediğini, dilediği anda, yapmak, yaratmak veya yok etmek gücünün sahibidir. Mutlak egemenlik O'na aittir. Hiç kimse O'ndan hesap soramaz. Ama O dilediği anda herkesi hesaba çekebilir. O sebeple hiçbir kimse Allahü Tealâ'nın azabından emin olamaz. Ayet-i Kerimede:

"Doğrusu Rablerinin azabından kimse güvende değildir." [Mearic, 28] buyruldu.

Allahü Tealâ'ya ve O'nun bizler için ilahî bir rahmet olan dinine (koyduğu doğru yaşama kurallarına) karşı edep sınırlarını aşan söz ve davranışlardan çok sakınmalı, O'ndan nasıl korkulması gerekiyorsa öyle korkulmalıdır. Ayet-i kerimelerde:

"Allah’tan nasıl korkmak gerekiyorsa, öyle korkun" [Âl-i İmran, 102]

"Allah’tan korkun ki, kurtuluşa eresiniz." [Maide, 100]

"Sizden öncekilere de, size de Allah’tan korkmanızı tavsiye ettik." [Nisa, 131]

"Allah indinde en kıymetliniz, O'ndan en çok korkanınızdır." [Hucurat, 13]

"Allah’tan korkun! Biliniz ki Allah’ın azabı çok çetindir." [Bekara, 196]

buyruldu. Rasulullah (s.a.v.) Efendimiz de:

"Eğer benim bildiğimi bilseydiniz, az güler çok ağlardınız" [Buhari] buyurdu.

Ama Rabbine karşı bir ümitsizlik içinde de olmamalıdır. İşlediği günahlara, yaptığı edepsizliklere bakarak Allahü Tealâ'nın rahmetinden ümidini kesmemelidir. Rabbimiz, adildir, kimseye zulmetmez ve sonsuz rahmet ve merhamet sahibidir. Ayet-i kerimede buyurdu ki:

"Ey kendilerine kötülük edip aşırı giden kullarım! Allah'ın rahmetinden umudunuzu kesmeyin. Doğrusu Allah günahların hepsini bağışlar. Çünkü O, bağışlayandır, çok merhametlidir." (Zümer, 53)

Hadis-i kudside de:

"Kulum, göklere ulaşacak kadar günah işlese; fakat rahmetimden ümidini kesmeyip, benden magfiret dilerse, affederim." [Tirmizî] buyuruldu.

İnsan, ister mümin ister ateist olsun, ister zalim ister nefsinin esiri bir azılı günahkâr olsun, daima tevbe edip Rabbine sığınmalıdır. Yaratan, engin merhamet sahibidir. Üstelik insanın Yaratan'ından başka sığınacak hiçbir yeri de yoktur. Az yaşasın çok yaşasın, insanın dönüşü, Rabbinedir. Tevbe etmek için, son nefesi beklememelidir.

"Rabbinizden mağfiret dileyin ve O'na tevbe edin ki, sizi, belli bir süreye kadar güzel güzel yaşatsın. Ve her fazilet sahibine layık olduğu ihsanı versin." [Hûd, 3]

"Kim bir kötülük işler, yahut nefsine zulmeder, sonra da Allah'tan bağışlanmasını dilerse, Allah'ı bağışlayıcı ve esirgeyici bulur." [Nisa, 110]

Değerli okuyucularım,

Kısaca tekrar ifade etmek gerekirse, mümin Allah'ın azabından kendisini güvende hissedenlerden olmadığı gibi, Allah'ın rahmetinden ümit kesenlerden de olmamalıdır. Mümin, korku ve ümit arasında bulunursa, Allahü Tealâ onu, korktuklarından emin kılıp umduklarına nail eyler.

Hadis-i şerifte:

"Mümin havf ve reca [korku ile ümit] arasında bulunursa, Allahü Tealâ, o kuluna ümit ettiğini verir ve korktuğundan onu emin kılar." [Tirmizî]

buyruldu.

Rabbimiz bizleri imansız olarak ölmekten korusun ve korktuklarımızdan emin, umduklarımıza nail eylesin.

Allah'a emanet olunuz.

Dr. İsmail Ulukuş