070  İmansız ölmemek için -6-


Değerli okuyucularım,

İnsanların huzur, sükûn ve ebedî bir mutluluktan, kısaca hidayetten mahrum kalmalarının sebebi, dünya hayatını sevmeleridir. Bu durum, Kur'an'da şöyle ifade ediliyor:

"...onlar, dünya hayatını sevmiş ve onu ahırete tercih etmişlerdir. Allah da kâfirler topluluğunu hidayete erdirmez." [Nahl, 107]

İnsanların kurtuluşunun sebebi ise "iman"dır. Ayet-i kerimede:

"Hiç şüphesiz iman edip salih ameller işleyenleri, imanlarından dolayı Rableri hidayete erdirir." [Yunus, 9]

buyruldu.

Dünya hayatına düşkünlük, dünya hayatını sevmek ve onu ahırete tercih etmek, insanı, en büyük gerçeklik olan Cenab-ı Hakk'ı inkara (yani küfre) sürüklediği gibi, bizler gibi Allah'a inanan insanlarda da imanı zedeleyen, imanı zayıflatan ve onu fesada uğratan, en önemli sebeplerden biridir.

Dünya sevgisi, kalbin en ciddî manevî hastalıklarından biridir. Dünya zevklerine kendini kaptıran insan, çoğu zaman, dünya hayatının küçük menfaâtleri için, yalan söylemekten, hile yapmaktan, insanları aldatmaktan çekinmez. Yalancılık, dolandırıcılık, sahtekârlık, hilekârlık, üçkâğıtçılık hep bu dünya hayatına düşkünlük sebebiyledir. Bu tür davranışlar, çoğu zaman, Allah'a inanmayan, hesaba çekileceğine ve hakkın birgün mutlaka tecelli edip yaptığı işin cezasını bulacağına inanmayan insanlardan ortaya çıkar. Bir başka ifade ile, yalanın dolanın ana sebebi, iman zayıflığıdır. Ayet-i kerimede:

"Yalanı ancak Allah'ın âyetlerine inanmayanlar uydurur." [Nahl, 105]

buyruldu.

Hazret-i Aişe validemiz, “Eshab-ı kiram indinde yalandan daha kötü bir şey yoktu. Çünkü, yalanla kâmil imanın bir arada bulunmadığını bilirlerdi” buyurdu.

Hadis-i şeriftlerde buyuruldu ki:

“Üç şey vardır ki, bunlardan biri kimde bulunursa, namaz kılsa da, oruç tutsa da münafıktır. Konuşunca yalan söyler, söz verince sözünde durmaz, kendisine verilen emanete hıyanet eder.” [Buhârî, Müslim, İmam Suyuti]

“Hatâların en büyüğü, yalan konuşmaktır.” [Hutbetur Resul]

“Bir müminin kalbi doğru olmayınca, imanı doğru olmaz. Dili doğru olmayınca da kalbi doğru olmaz.”

Safvân İbnu Süleym radıyallahü anh anlatıyor:
"Ey Allah'ın Resûlü!” dedik, “mümin korkak olur mu?"
"Evet!" buyurdular.
"Pekiyi cimri olur mu?" dedik, yine:
"Evet!" buyurdular. Biz yine:
"Pekiyi yalancı olur mu?" diye sorduk. Bu sefer: "Hayır!" buyurdular." [Muvatta, Kelâm 19]

Değerli okuyucularım, görülüyor ki imanı fesada uğratan en şiddetli zehir, yalandır. Yalan, hakkı inkâr, gerçeği ters yüz etmektir. Yalan bu kadar kötü bir davranış olduğu halde, şaşılacak bir şeydir ki, birçok durumda, yalancılığın sebebi, küçücük dünya menfaatleri sağlamaya çalışmaktır. Halbuki bunun için yalana gerek yoktur. Çünkü Allahü Tealâ hazretleri, dünyayı isteyene dünya nimetlerini, ahıreti isteyene de onu vereceğini açık açık bildiriyor:

"Ahiret kazancını isteyenin kazancını artırırız; dünya kazancını isteyene de ondan veririz; ama ahirette bir payı bulunmaz." [Şura, 20]

İlim konusunda Allahü Tealâ, kulları arasında fark gözetmez. İsteyene verir. Ama rızk konusunda durum böyle değildir. Allah (c.c.), malı mülkü, yalnız kendi dilediği kimselere verir. Dilediğinin rızkını genişletir, dilediğinin de daraltır.

"Allah dilediğinin rızkını bollaştırır da daraltır da. Onlar dünya hayatıyla şımardılar. Halbuki ahiretin yanında dünya hayatı, geçici bir faydadan başka bir şey değildir." [Rad, 26]

Değerli okuyucularım, gerçeği ters yüz edip, hakkı çarpıtmanın bir başka biçimi de riyadır. Riya, içindekini dışa farklı yansıtmak, özü sözü bir olmamaktır. Bir başka ifade ile, riya, olduğundan başka görünmek, işleri Allah rızası için değil de gösteiş için yapmak, iki yüzlü olmak demektir ki imanımızı zedeleyen, onu fesada uğratan şeylerden biri, belki de en önemlisidir. Rasulullah (s.a.v) Efendimiz riya için:

"Riya, küçük şirktir." [Taberani] buyurdu.

O sebeple, imansız ölmemek için, imanımızı zedeleyen, onu ifsad eden, çürütüp yok eden bu iki manevî hastalıktan, yani "yalan ve riyadan" her zaman uzak olmalıdır. Bazı kişilerde, yalan, riya ve gösterişin bir alışkanlık haline geldiğini, sık sık tekrarlandığını görüyoruz. Bu, çok tehlikeli bir şeydir. Böyle kişilerin son nefeslerinde imanlarını korumaları çok zordur.

Allah'a emanet olunuz.

Dr. İsmail Ulukuş