005  Dini bilgilerin kaynakları


Değerli okuyucularım,

İnsanı insan yapan manevî değerlerin tümüne İslam denir. İslam, Allahü Tealâ'ya ait bir öğreti sistemidir. Temeli, Lailâhe illallah sözünde anlamını bulan, düzenin tek yaratıcısı ve sahibinin Allahü Zül Celâl olduğunu kabul ve onaylamaya dayanan "tevhid" inancıdır. Sistemin amacı, insanı, sahip olduğu ve onu sürekli sıkıntılara sokan bencil insani kişiliğinden arındırarak onu ilahi meziyetlerle donatmak ve onu olgun bir hale getirmektir.

Allah (c.c.) indinde din, İslam'dır. Adem (a.s.)'dan bu yana gelen bütün peygamberler İslam'ı bildirdiler. Öyle olduğu halde, her dönemde, insanlar dini kendi nefislerine göre yorumlayarak onu değiştirdiler, bozdular.

Onun için İslam bilginleri, son kez insanliğa bildirilen dinin, tekrar, yanlış anlama ve yorumlarla bozulmaması için büyük gayret sarfettiler.


# Dini bilgilerin dört kaynağı

Allah (c.c.)'ın insanları terbiye etmek, onlara doğru yolu göstermek, geçmişteki yanılmaları anlatmak, ahıret alemi hakkında bilgi vermek ve kendi hükümlerini bildirmek için gönderdiği son kitaba Kur'an denir. Bu kitabın bildirdiği doğru yola da Sırat-ı Müstakim denir.

İşte dini bilgilerin en önemli kaynağı, Kur'an'dır.

Son peygamber Muhammed Aleyhisselam, Sırat-ı Müstakim'i bizzat kendi yaşayarak insanlara göstermiştir. Onun ahlâkı, Kuran ahlâkı idi. Onun yaşayışından günümüze gelen söz ve davranışlara Sünnet denir. Sünnetlerin yazı ile ifadesine Hadis adı verilir. Bugün kitaplara geçmiş onbinlerce hadis-i şerif vardır.

Dini bilgilerin ikinci önemli kaynağı da bu Hadis'lerdir.

Muhammed Aleyhisselama inanıp O'na tabi olarak O'nun sohbetlerinde bulunan, O'ndan feyz almış kişilere "Sahabe-i Kiram" denir. Bunların sayısı yaklaşık 60 bin kadardır. Bunların hepsine Kuran'da cennet vadedilmiştir. Bir çoğu Allah rızası için hiç tereddüt etmeden canlarını feda etmişlerdir. Hepsi çok dürüst insanlardı. Sahabe-i Kiramın herhangi bir tereddüte düşmeden, doğruluğu konusunda mutabık kaldıkları, söz ve davranışlara İcma-i Ümmet denir.

İşte dini bilgilerin üçüncü kaynağı da bu sahabe-i kiramın söz birliğidir, yani İcma-i Ümmet'tir.

Sonradan gelen bazı bilginler, İmam-ı Hanife, İmam-ı Şafii, İmam-ı Malik ve Ahmet bin Hanbel Hazretleri, insanların tereddüte düştükleri konularda, önceki üç kaynağa dayanarak bunlardan bazı hükümler çıkarmışlardır. Bu hükümlere İçtihat denir. Bunların hükümleri de dinde delil sayılır. Bu İçtihad'lar da dini bilgilerin dördüncü kaynağını oluşturur.

İslam'ın temel kaynağı, hiç kuşkusuz, Kur'an-ı kerimdir. Kur'an'da kapalı olan hususlar Rasulullah Efendimizin hadisleriyle açıklanmış, hadislerde kapalı kalan hususlar da Sahabe-i kiramın ortak davranışlarıyla açıklık kazanmıştır. Ayrıntılardaki tereddütlü konular da değerli müçtehidlerin içtihatlarıyla açıklığa kavuşmuştur.

Böylece Allahu Tealâ'nın dininde hemen her mesele, apaçık bir hale gelmiştir. İslam bilginleri bu dört kaynağı inceleyerek yüzyıllardır, onbinlerce cilt kitaplar yazdılar. İnsanlara doğru yolu, yani "Sırat-ı Müstakim"i öğretmeye çalıştılar. İşte müslümanların bu dört kaynaktan gelen bilgilere göre edindikleri "doğru yaşama biçimi"ne, Ehl-i Sünnet Yolu denir. Ehl-i sünnet yolu, Rabbimizin bizler için öngördüğü, bizleri kurtuluşa götürecek hayat tarzıdır.


# Sünnet ehlinin yolu ve bid'atler

Değerli okuyucularım,

Rabbimizin bizler için öngördüğü "doğru yaşama biçimi", İslam'dır. İslam; anahatları, kuralları, müeyyideleri Kur'an-ı kerim ile ortaya konulmuş; Rasulullah (s.a.v.)'ın yaşayışı ve sözleri ile örneği gösterilmiş; sahabe-i kiramın hayat kesitleriyle ayrıntıları ve çerçevesi çizilmiş; değerli müçtehitlerin içtihatlarıyla da her devrin değişen hayat şartlarına göre yeniden yorumlanıp değerlendirilen bir yaşama tarzıdır. Bu yaşama biçimi, gerçekte, evren adını verdiğimiz ilahî düzenle uyumlu, onu destekleyen ilahî bir tertip ve tanzimden başka bir şey değildir.

"Şer'i Deliller" adı verilen bu dört kaynak (Kur'an, Sünnet, İcma-i ümmet ve İçtihat) ile esasları belirlenen bu yola, Ehl-i Sünnet Yolu denir. Ehl-i sünnet yolu, Kur'an-ı kerimin, bizzat Rasulullah, Sahabe-i kiram ve konu uzmanı müçtehit bilginler tarafından yapılmış doğru yorumudur. Bizim İslam denince anlamamız gereken din budur. İslam'da Sünnet Ehlinin Yolu dışındaki diğer yollara itibar edilmez.

Dinde sonradan ortaya çıkan sapmalara, "Bid'at" denir. Her bid'at, dört başı mamur İslam binasından bir tuğlayı söker götürür. Bid'atlerin en önemli sebebi, kendi nefsinin istekleri ile Allahü Tealâ'nın istekleri arasında bir tercih yapmak zorunda kalan insanın, Allah'a inandığı halde, kendi nefsinin arzu ve heveslerinden bir türlü vazgeçemeyip dini kendi aklı ve arzularına göre değiştirmeye kalkmasıdır. O sebeple bid'atlere olumlu bir gözle bakmak mümkün değildir.


# Her bid'at, bir sünneti yok eder

Her bid'at bir sünneti yok ettiğinden Rasulullah Efendimiz bid'at ehli hakkında çok ağır şeyler söylemiştir:

"Bir bid’at çıkarılınca, bir sünnet kalkmış olur." [İ. Ahmed]

"Din adına uydurulan her şey bid’attir, her bid’at sapıklıktır; her sapıklık da Cehenneme götürür." [Buhari, Müslim, İbni Mace, Nesai]

"Üç kimseye lânet olsun ki, bunlar, zâlim emir, açıkça günah işleyen fâsık ve sünnetimi yıkan bid'at ehli kimsedir." [Deylemi]

"Bid’at ehlinin duası, namazı, orucu, haccı, cihadı, farz ve nafilesi kabul olmaz, yağdan kılın çıktığı gibi dinden çıkması kolay olur." [İbni Mace]

"Kim şu dine uymayan bir şey uyduracak olursa, bu merduddur kabul edilmez" [Buhârî, Müslim, Ebu Dâvud]

"Bid’at çıkarana da, onu himaye edene de lânet olsun." [Buhari]

Dinin gerçeğini bilen kişilere de bu konuda sorumluluklar yüklenmiştir:

"Bid’atler yayılıp bu ümmetin sonra gelenleri öncekilere lânet edince, ilim sahipleri, bunu herkese bildirsin! Bildirmeyip ilmini gizleyen, Kur’an-ı kerimi gizlemiş sayılır." [İ. Asakir]

"Bid’atler çıkınca âlim ilmini açığa çıkarsın! İlmini açıklamayana lanet olsun!" [Deylemi]

Allah'a emanet olunuz.

Dr. İsmail Ulukuş