007  Olgunluğa giden yolun ilk basamağı


Değerli okuyucularım,

Daha önceki yazılarımdan birinde İmamı Rabbani hazretlerinin, anlamına inanarak "Lailahe illallah" dediği zaman o kişinin kalbinde imanın zerresinin hasıl olduğunu bildirdiğini[1] yazmıştım.

"Lâilâhe illallah" sözü ile kalbde ortaya çıkan bu zerre kadar iman, insan için bütün hayırların başıdır. Çünkü bu zerre kadar iman ile insan, onu sürekli inkara sürükleyen nefsine rağmen, Rabbinin varlığına ve birliğine inanıp O'nun terbiyesi altına girmeyi kabul etmiş, böylece olgunlaşma sürecine ilk adımını atmış olur. Gerçekte bu, benliğin hevası ile Allahü Tealâ'nın arzu ve istekleri arasındaki çok çetin bir savaşımın başlangıcıdir. Bu süreçte daima Rabbinin iradesi ile kendi hevası arasında bir seçim yapma durumda kalacak olan kişi, her defasında Rabbinin isteklerine uymayı tercih eder ise, hem içinde yaşadığı evren ile, hem de içinde bulunduğu toplum ile uyumlu, olgun bir insan haline gelecektir. Bunu başaramayanlar ise, hayvanlardan da aşağı derekelere düşecek, birçok sıkıntılarla karşılaşacak, dünyada da ahırette de rezil rüsva olacaklardır.


# Rahmet merdiveninin ilk basamağı

İşte kelime-i tevhid, küfürle iman arasındaki bu ince çizgiyi aşarak İslam sınırları içine girmek ve insanı olgunluğa yükselten rahmet merdiveninin ilk basamağına adımını atmak demektir. O sebepledir ki hem Rabbimiz, hem de O'nun değerli elçileri "Lâilâhe illallah" sözüne pek büyük bir önem vermişlerdir. Rasulullah (s.a.v.) Efendimiz:

"Benim ve diğer Peygamberlerin dediği en üstün şey, Lâilâhe illallah sözüdür." [Tirmizi]

"Müşriklere karşı Lâilâhe illallah deyinceye kadar savaşmakla emrolundum. Bunu söylediklerinde kanlarını ve mallarını benden korumuş olurlar. Allah'ın hakkı müstesna." [Buhari, Müslim] buyurdu.

Kudsî hadiste de:

"Lâilâhe illallah, Benim kalemdir. Kaleme giren kişi benim azabımdan emin olur." buyruldu.

Anlamına inanarak "Lâilâhe illallah" demekle insan İslam sınırları içine girer ve ebedî bir Cehennem ateşinden kurtulur ise de, bu, olgun bir insan haline gelmek için yeterli değildir. Olgun bir insan olmak için önce şek ve şüphelerden arınmış kâmil ve doğru bir imana, ayrıca ibadet, ihlas ve takvaya ihtiyaç vardır.

Kalbde bulunan iman, zamanla olgunlaşır. Allahü Tealâ buyurdu ki:

"Bedeviler: İnandık dediler, de ki: İnanmadınız ama İslam olduk deyin; inanç henüz gönüllerinize yerleşmedi; eğer Allah'a ve Peygamberine itaat ederseniz, işlediklerinizden bir şey eksilmez; doğrusu Allah, bağışlar, merhamet eder." [Hucurat, 14]

O sebeple Allah yoluna yeni giren kişilerden hemen tam bir mükemmellik beklememelidir. Onlar müslüman olmuşlar, fakat henüz iman tam kalplerine yerleşmemiştir. Onların imanlarını olgunlaştırarak kâmil bir mü'min haline gelmelerine ve iyiliklerini artırmalarına yardımcı olmaya çalışmalıdır.

İman zamanla olgunlaşır. Bu da haramlardan uzak durup ibadet ve taat yaparak nefsi temizlemekle, Allahü Tealâ'yı sürekli hatırlayarak kalbi kötü düşüncelerden arıtmakla sağlanır.


# Allah'a inanmak ne demektir?

Değerli okuyucularım,

Önceki yazılarımda imanın gaybe inanmak olduğunu, kâmil ve doğru bir iman için Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe ve kadere inanmak gerektiğini belirtmiştim. Bu sözleri biraz daha açmak istiyorum.

Allah'a inanmak demek, O'nun varlığına, birliğine ve elçileri aracılığıyla O'ndan gelen her şeye, O'nun murad ettiği şekilde inanmak demektir. Onun için din büyüklerimiz amentüyü okurken aşağıdaki şekilde okurlar:

"Amentu billahi ve bima cae min indillah, ala muradillahi mucmelen ve mufassalan;

("Ben özet ve ayrıntı olarak Allah'a ve Allah'tan gelen her şeye, O'nun istediği şekilde inandım");

Amentu bi rusulillahi ve bima cae min indi rusulillah, ala muradi rusulillahi mucmelen ve mufassalan.

("Ben özet ve ayrıntı olarak A]llah'ın elçilerine ve onlardan gelen her şeye, O'nların istediği şekilde inandım.")

Amentu billahi ve melaiketihi ve kutubihi ve rusulihi ve'l-yevmil ahiri ve bi'l-kaderi, hayrihi ve şerrihi min Allahi Tealâ, vel ba'su ba'de'l-mevt. Hakkun eşhedu en lâilâhe illallah ve eşhedu enne Muhammeden abduhu ve resûluhu."

(Ben Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahıret gününe, kadere, hayrın ve şerrin Allah'tan geldiğine ve ölümden sonra dirilmeye inandım. Allah'tan başka ilah yoktur, Muhammed O'nun kulu ve rasülüdür.)

O sebeple imanımızı tazelemek için yukarıdaki metni ezberleyerek amentüyü yukarıda yazıldığı şekilde okumaya çalışmalıdır.


# İman, Allah'ı ve O'ndan gelenleri kabul ve onaylamaktır

Resûlullah (s.a.v.) Efendimiz Abdül Kays kabîlesinden gelenlere, yalnız Allah'a iman etmeyi emrettikten sonra “Bilirmisiniz yalnız Allah'a îmân etmek nedir?” buyurunca, onlar, Allah ve Resûlü daha iyi bilir dediler. Bunun üzerine Resûl-i ekrem efendimiz, “Allah'tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah'ın Resûlü olduğuna şehâdet etmek, namazı kılmak, zekatı vermek, ramazan orucunu tutmak, ganimetin beşte birini vermektir.” [Buhari] buyurdu.

Bu Hadis-i şeriften açıkça anlaşılmaktadır ki Allah'a inanmak demek, tek ilah olarak Allahü Tealâ'yı, O'nun gönderdiği son elçi olan Rasulullah Efendimizi, ve onun bizlere tebliğ ettiği her şeyi, oldukları gibi, hiçbir tereddüt ve kuşku duymaksızın, kabul ve onaylamak demektir.

Bu Hadis-i şerif bizlere, aynı zamanda, "Lailahe illallah" sözünün anlam olarak Allahü Tealâ'nın tek ilah olması yanında, O'ndan gelen ve O'nun değerli elçileri vasıtasıyla bizlere bildirilmiş olan her bilginin de kabul ve onaylanması anlamını taşığını açıkça göstermektir. Yani bir başka ifade ile biz "Lailahe illallah" demekle, Allah'ın varlığı ve birliği yanında, O'nun elçilerini, ve elçileri vasıtasıyla bildirilen her şeyin de doğruluğunu onaylamış olmaktayız.

Allah'a emanet olunuz.

Dr. İsmail Ulukuş


-------------------------
[1] GUMUS, M. Siddik (Ed.), 1993. Tam Ilmihal Seadet-i Ebediye, s.892. Hakikat Kitabevi, Fatih, Istanbul.