019  Kur'andan yüz çevirenlerin durumu


Değerli okuyucularım,

Kur'an-ı kerim, doğru ile yanlışı ayıran, geçmişte de gelecekte de hiçbir belgenin onu geçersiz kılamayacağı çok değerli bir kaynaktır.

"Kitap kendilerine gelince, onlar, O'nu inkar etmişlerdir; oysa O, değerli bir Kitap'dır. Geçmişte ve gelecekte O'nu batıl kılacak yoktur." [Fussilet, 41-42]

Kur'an-ı kerim bir doğruluk ve kurtuluş rehberidir. O'na inanmayıp O'ndan yüz çevirenler sıkıntılardan kurtulamaz.

"İşte bu Kitap, Allah'ın doğruluk rehberidir, O'nunla istediğini doğru yola eriştirir. Allah kimi de saptırırsa artık ona yol gösteren bulunmaz." [Zümer, 23]

"Kur'an okuduğun zaman senin ile ahirete inanmayan kimseler arasına görünmeyen bir perde çekeriz." [İsra, 45]

"Âyetlerimizi yalanlayanları, hiç bilemeyecekleri yerlerden yavaş yavaş düşüşe yuvarlayacağız." [Araf, 182]

Bazı kimseler de Kur'anı bilmediği ve Kuran hakkında hiçbir esaslı bilgiye sahip olmadıkları halde kuruntu ve zanlarıyla hareket ederek Allah'ın dini hakkında ahkâm keserler. Bunlar hakkında da Allah (c.c.):

"Bunların bir de ümmî kısmı vardır, kitabı bilmezler, ancak birtakım kuruntu yığınına, boş saplantılara kapılır ve zan içinde dolaşır dururlar." [Bakara, 78] buyuruyor.


# Gerçeklere kör olunmamalı

Değerli okuyucularım, Allahü Tealâ biri görünen maddî, diğeri de görünmeyen manevî olmak üzere iki büyük âlem yaratmıştır. İki büyük düzen... Bu düzenlerin yaratıcısı, sahibi, tertip ve düzenleyicisi, çekip çeviricisi O'dur. Kurallarını O koymuştur. Bu düzenlerin tek egemeni O'dur. Allah (c.c.), insanı da her iki âlemden unsurlar taşıyan bir küçük âlem olarak yaratmış, yeryüzündeki halifesi kılmış, onu başka hiçbir canlıya bahşetmediği "akıl" gibi bir nitmetle donatmış, onu gönderdiği elçileri ve kitaplarıyla eğiterek "ahlâken" yüceltmiş, "bilgi" edinme ve işleme yöntemlerini öğreterek yeryüzünün düzenleyicisi, çekip çeviricisi haline getirmiştir. O'nun mânevî düzeninin insanı olgunlaştıran yasalarını, bize, Kur'an haber vermektedir. Rabbülâlemin, hak ve gerçek olarak yarattığı ve kurallarını koyduğu bu düzenlerin ve onların sahibi olan kendi Ulu Zat'ının anlaşılmasını, gerçeklere kör olunmamasını, evrende kurduğu düzenin bozulmamasını istemektedir.

"Rabbiniz size idrak kabiliyeti verdi. Hakkı görenin faydası kendine, kör olanın zararı kendinedir." [En'am, 104]

"Düzeltilmişken, yeryüzünde bozgunculuk yapmayın." [A'raf, 56]

"Ölçüyü ve tartıyı tam adaletli yapın; insanlara eşyalarını eksik vermeyin; yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın." [Hud, 85]


# Allah'ın sözlerine sırtını dönmek, zulümdür

Allahü Tealâ'nın bu ayetlerini yalanlayıp onlardan yüz çevirenler ise zalimlerdir. Bunların kötü bir azap ile cezalandırılacakları, birçok ayet-i kerimede açıkça beyan edilmiştir.

"Ayetlerimizi, zalimlerden başka kimse, bile bile inkar etmez." [Ankebut, 49]

"Bu, indirdiğimiz kutsal Kitap'dır, O'na uyun. ... Şüphesiz O, size Rabbinizden bir belge, hidayet ve rahmet olarak gelmiştir. Allah'ın ayetlerini yalanlayandan ve onlardan yüz çevirenden daha zalim kimdir? Ayetlerimizden yüz çevirenleri, yüz çevirmelerinden ötürü, kötü bir azapla cezalandıracağız." [En'am, 155-157]

"Onlar, ilmini kavrayamadıkları ve henüz yorumu da kendilerine bildirilmemiş olan şeyi yalanladılar. Onlardan öncekiler de böylece yalanlamışlardı. Zalimlerin sonunun nasıl olduğuna bir bak." [Yunus, 39]


# Allah (c.c.), kurduğu düzenin bozulmasına seyirci kalmaz

Değerli okuyucularım, biz aciz kullar dahi yeryüzünde kurduğumuz bir düzenin bozulmasını istemez ve onu bozanlar için çeşitli yaptırımlar uygular iken, hiç, her şeyi yaratan, her şeyi çekip çeviren ve her istediğini yapacak mutlak bir gücün sahibi olan Allahü Tealâ, kurduğu ilahî düzenin bozulmasına seyirci kalır mı? O'nun sabır ve rahmet sıfatlarının tecellisi olarak hatalarından dönecekleri umuduyla birçok şeyi belli bir zamana ertelemesi birçoklarını yanıltmakta, şımartmakta ve onların fütursuzca zulüm ve edepsizliklerine devam etmelerine sebep olmaktadır. Aman dikkat!... Allah (c.c.), biz aciz kullar gibi, bugün verdiği sözü yarın unutanlardan değildir.

"Rabbin unutkan değildir." [Meryem, 64]

O'nun her vaadi gerçektir. Onları uygulamasına engel olacak hiçbir güç de yoktur. O sebeple bizler, ilahi düzeni bozan, kendini ve insanları sıkıntılara sokan, ilahi rahmetten yoksun, hak hukuk bilmez zavallılardan olmayalım. Olmayalım ki, bizler, ilahî yasalardan yüz çevirdikleri için vaadedilen o şiddetli cezalara çarptırılanlar arasında yer almayalım. Allah (c.c.), kimseye zulmetmez. Edepsizlik yaparak insan kendine zulmeder. Tıpkı baba sözü dinlemeyen yaramaz bir evlâdın oraya buraya sataşırken kendi cezasını bulduğu gibi.


# Kur'anın her sözü, haktır

Değerli okuyucularım,

Doğru bir iman için suhuflar, Zebur, Tevrat, İncil ve Kur'an'ın Allah (c.c.) tarafından hak olarak göinderilmiş birer ilahî belge olduğuna inanmak gerekir. Daha önceki bazı yazılarımda da belirttiğim gibi, özellikle de, doğruluğu ve korunması bizzat Allahü Tealâ tarafından garanti altına alınmış olan ve Adem aleyhisselamdan bu yana değişik peygamberler tarafından insanlığa tebliğ edilmiş bir dinin en son ve en sağlam kaynağı olan Kur'an-ı kerimin bizzat yaratıcının sözü olduğuna, O'nun önceki kitapları doğrulayıcı olarak geldiğine, orada görünür ve görünmez alemler hakkında verilen her bilginin bir hak ve gerçek olduğuna hiçbir tereddüt ve kuşku duymadan inanmalı, onları kabul ve onaylamalıdır. Ayeti-i kerimelerde:

"Biz bu Kur'an'ı hak olarak indirdik ve O, bütün gerçeği içinde toplayarak indi." [İsra, 105]

"(Kur'an) kendinden önceki Kitapları tasdik eden, inanan millete her şeyi açıklayan, doğru yolu gösteren bir rehber ve rahmettir." [Yusuf, 111] buyruldu.

Değerli okuyucularım, Kur'an-ı kerimde bizzat Allahü Tealâ hazretlerinin kendi öz nitelikleri ile bilgiler vardır. Allahü Tealâ'yı ve O'nun hayra götüren ahkâmını insanlığa anlatmak için gönderilen peygamberlerin gösterdikleri çabalarla ilgili bilgiler vardır. İnsanlık için hayır ve iyiliğin neler olduğunu bildiren, insanî davranışlara ilişkin en sağlam ölçüleri gösteren bilgiler vardır. Görünmeyen canlılar, melekler, ruhlar alemi, kıyamet ve ahıret halleri... gibi konularla ile ilgili çeşitli bilgiler vardır.


# Manevi değerleri, akılla ölçmeye kalkmamalı

Bunları akılla değerlendirmeye kalkmamalıdır. Zaman zaman belirttiğim gibi akıl, görünür bir ilahî düzen olan madde âlemi üzerinde ve bu âlemden gelen verilerle çalışan bir mekanizmadır. Kıyaslamalarını bu âlemin ölçülerine vurarak yapar. Halbuki Cenab-ı Hakkın yarattığı görünme- yen âlemler tamamen farklı ölçüt ve değerlere sahiptir. Oradaki nesneler ve olaylar madde âleminden farklıdır. Tamamen farklı yasalara tabidir. Biz insanlar için bunlar şimdilik dünya gözüyle yalnız anlamsal bir değer taşıdığından buna "manevî alem" diyoruz. Allahü Tealâ, oradaki olayları kısmen de olsa kavrayabilmemiz için rüya ve tasavvurlardan ibaret misal âlemini bize örnek olarak bahşetmiştir. Bununla birlikte ahıret âleminin gerçekleri, insanın hayal ve tasavvurlarından tamamen farklıdır. Onları insanın dünya bakış açısı ile tam olarak anlaması, kavraması mümkün değildir. İnsan, düş ve hayallerine göre hangi konumda ise, ahıret alemi de insan ve madde âlemine göre öyle bir konumdadır. Dünya hayatı, uykudaki bir kimsenin süreğen rüyası gibidir. O sebeple Rasulullah (s.a.v.) Efendimiz:

"İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar" [Sefer-i Ahiret] buyurdu.

İşte o nedenle Kur'an-ı kerimdeki her sözü hak (gerçek ve doğru) olarak bilmeli, öylece inanmalı, kabul ve tasdik etmelidir. Yorum gerektiren müteşabih ayetleri de Rasulullah (s.a.v.) Efendimiz nasıl yorumladı ve ehl-i sünnet alimleri bu yorumları nasıl açıkladı ise öylece benimsemelidir.


# Yaratan'ın hiçbir işinde, çelişki ve tutarsızlık yoktur

Değerli okuyucularım, bazı densizler, internette, insanların dinî davranışlarındaki çelişkileri ileri sürerek Allahü Tealâ'nın ağzından sanki bunları kınıyor gibi görünen fakat gerçekte Rabbülâlemini çelişkili davranışlar içinde aciz bir varlık gibi göstermeye çalışan iletiler dolaştırıyorlar. İnsan, Allahü Tealâ'nın kurallarına göre yaşayarak her şeye O'nun nuru ile bakmayı öğrendiği zaman Yaratan'ın hiçbir işinde çelişkili ve tutarsız olmadığını ve aksine O'nun kurallarının tüm zamanları kapsayan evrensel doğrular olduğunu anlar. Geçen yazılarımda da belirttiğim gibi, ayet-i kerimelerde:

"O, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbidir." [Meryem, 65]

"Bu, senden önce gönderdiğimiz peygamberlerimize de uyguladığımız yasadır. Sen bizim yasamızda değişiklik bulamazsın." [İsra, 77]

"Eğer Kur’an, Allah’tan başkasından gelmiş olsaydı, içinde pek çok tutarsızlık bulunurdu. Bunu düşünemiyor musunuz?" [Nisa 82] buyruldu.

Hiç, yarattığı herşeyin tüm bilgisine sahip olan sonsuz ilim sahibi bir yaratıcının tüm zamanları kapsayan işlerinde ve sözlerinde tutarsızlık olur mu?

Değerli okuyucularım, Kur'an hak sözdür. Allah (c.c.) ve O'nun sevgili elçileri yalan söz söylemezler. Rasulullah Efendimizin, şaka olarak söylediği sözlerde bile yalana asla yer vermediğini herkes bilir. O sebeple Kur'andan ve içindeki sözlerin doğruluğundan en küçük bir kuşku duymamalıdır. Oradaki her bilgiyi hak olarak kabul etmeli, Rabbülalemine tam bir sadakatle güvenmelidir. İmandaki, ihlâs budur.

Allah'a emanet olunuz.

Dr. İsmail Ulukuş