027  İmansız ölmemek için -2-


Değerli okuyucularım,

İmansız gitmemek için bir mümin, imanını, ehl-i sünnet alimlerinin verdiği bilgilere göre düzeltmeli, yasaklananlardan kaçınmalı, emr edilenleri yapmalıdır.

Yasaklananlardan kaçınmaya "riyazet", emr edilenleri yapmaya "mücahede" denir. Hepsine birden ibadet (kulluk) denir.


# Mümin, korku ve ümit arasında olmalı

Mümin, korku ve ümit (havf ve reca) arasında olmalıdır. Bir müminin Allah'tan korktuğu, Riyazet yapmasından (haramlardan uzak durmasından), Allah'tan ümidini kesmediği de Mücahade yapmasından (ibadetlerini yerine getirmesinden) anlaşılır.

Ancak yıllarca yaptığımız ibadetlerin, Allahü Tealâ'nın bizlere bahşettiği bir saatlik görme nimetinin veya birkaç dakikalık soluk alıp verme nimetinin bile karşılığı olmadığı unutulmamalıdır. O sebeple mümin, "Ben çok ibadet ediyorum, bu yaptığım ibadetler bana yeter" gibi bir düşünce ile yaptığı kulluğa güvenmemeli, tam bir teslimiyet ile, Rabbinin hoşnutluğunu kazanmaya çalışmalıdır.

Allahü Tealâ, tüm âlemlerin yaratıcısıdır. Yarattıkları üzerinde tam bir yetki ve tasarruf sahibidir. Âlemlerin tek sultanı ve hakimidir. Dilediğini, dilediği anda, yapmak, yaratmak veya yok etmek gücünün sahibidir. Mutlak egemenlik O'na aittir. Hiç kimse O'ndan hesap soramaz. Ama O dilediği anda herkesi hesaba çekebilir. O sebeple hiçbir kimse Allahü Tealâ'nın azabından emin olamaz. Ayet-i Kerimede:

"Doğrusu Rablerinin azabından kimse güvende değildir." [Mearic, 28] buyruldu.


# Allah’tan nasıl korkmak gerekiyorsa, öyle korkmalı

Allahü Tealâ'ya ve O'nun bizler için ilahî bir rahmet olan dinine (koyduğu doğru yaşama kurallarına) karşı edep sınırlarını aşan söz ve davranışlardan çok sakınmalı, O'ndan nasıl korkulması gerekiyorsa öyle korkulmalıdır. Ayet-i kerimelerde:

"Allah’tan nasıl korkmak gerekiyorsa, öyle korkun" [Âl-i İmran, 102]

"Allah’tan korkun ki, kurtuluşa eresiniz." [Maide, 100]

"Sizden öncekilere de, size de Allah’tan korkmanızı tavsiye ettik." [Nisa, 131]

"Allah indinde en kıymetliniz, O'ndan en çok korkanınızdır." [Hucurat, 13]

"Allah’tan korkun! Biliniz ki Allah’ın azabı çok çetindir." [Bekara, 196]

buyruldu. Rasulullah (s.a.v.) Efendimiz de:

"Eğer benim bildiğimi bilseydiniz, az güler çok ağlardınız" [Buhari] buyurdu.


# Mümin, Allah'ın rahmetinden ümidini kesmez

Ama Rabbine karşı bir ümitsizlik içinde de olmamalıdır. İşlediği günahlara, yaptığı edepsizliklere bakarak Allahü Tealâ'nın rahmetinden ümidini kesmemelidir. Rabbimiz, adildir, kimseye zulmetmez ve sonsuz rahmet ve merhamet sahibidir. Ayet-i kerimede buyurdu ki:

"Ey kendilerine kötülük edip aşırı giden kullarım! Allah'ın rahmetinden umudunuzu kesmeyin. Doğrusu Allah günahların hepsini bağışlar. Çünkü O, bağışlayandır, çok merhametlidir." (Zümer, 53)

Hadis-i kudside de:

"Kulum, göklere ulaşacak kadar günah işlese; fakat rahmetimden ümidini kesmeyip, benden magfiret dilerse, affederim." [Tirmizî] buyuruldu.

İnsan, ister mümin ister ateist olsun, ister zalim ister nefsinin esiri bir azılı günahkâr olsun, daima tevbe edip Rabbine sığınmalıdır. Yaratan, engin merhamet sahibidir. Üstelik insanın Yaratan'ından başka sığınacak hiçbir yeri de yoktur. Az yaşasın çok yaşasın, insanın dönüşü, Rabbinedir. Tevbe etmek için, son nefesi beklememelidir.


# Tevbe, müminin kurtuluş kapısıdır

Tevbe, müminin kurtuluş kapısıdır. Ayet-i kerimelerde:

"Rabbinizden mağfiret dileyin ve O'na tevbe edin ki, sizi, belli bir süreye kadar güzel güzel yaşatsın. Ve her fazilet sahibine layık olduğu ihsanı versin." [Hûd, 3]

"Kim bir kötülük işler, yahut nefsine zulmeder, sonra da Allah'tan bağışlanmasını dilerse, Allah'ı bağışlayıcı ve esirgeyici bulur." [Nisa, 110] buyruldu.

Değerli okuyucularım,

Kısaca tekrar ifade etmek gerekirse, mümin Allah'ın azabından kendisini güvende hissedenlerden olmadığı gibi, Allah'ın rahmetinden ümit kesenlerden de olmamalıdır. Mümin, korku ve ümit arasında bulunursa, Allahü Tealâ onu, korktuklarından emin kılıp umduklarına nail eyler.

Hadis-i şerifte:

"Mümin havf ve reca [korku ile ümit] arasında bulunursa, Allahü Tealâ, o kuluna ümit ettiğini verir ve korktuğundan onu emin kılar." [Tirmizî]

buyruldu.

Rabbimiz bizleri imansız olarak ölmekten korusun ve korktuklarımızdan emin, umduklarımıza nail eylesin.


# Haksızlık yapmamalı, zulümden uzak durmalı

Değerli okuyucularım,

İmansız gitmeye sebep olan şeylerden biri de "zulüm"dür.

Zulmü, adaleti ve ihsanı anlatmak için, sizlere basit bir örnek vermek istiyorum. Varsayalım ki, siz ve ben, ortaya eşit miktarda para koyarak bir ekmek satın aldık. Eğer ben bu ekmeği eşit şekilde böler ve yarısını kendim alır, yarısını da size verirsem, "adalet"le hareket etmiş olurum. Eğer ekmeği eşit şekilde bölmez ve çok olan tarafı kendim alır, az olan tarafı size verirsem, sizlere "zulm" etmiş olurum. Aksine az olan tarafı kendim alır, çok olan tarafı size verirsem, sizlere "ihsan"da bulunmuş olurum.

Bu çok basit bir örnektir, ama zulmü, adaleti ve ihsanı kolay şekilde anlamamıza yarayan çok güzel bir örnektir.

Bu örnekten de anlaşıldığı gibi, başkasının hakkı olan şeyi gasp edip haksızlık yapmak "zulüm", herkesin hakkını koruyacak şekilde hakkaniyetli davranmak "adalet", kendi hakkı olan şeyi başkalarına vermek de "ihsan"dır.


# Zulm eden hüsrandadır

Allahu Tealâ, zulm etmeyi yasaklamış, adalet ve ihsan ile davranmayı emretmiştir. Ayet-i kerimelerde:

Zulüm ve zalimlerle ilgili olarak;

"Allah zalimler topluluğuna hidayet ihsan etmez." [Tevbe, 19]

"Yükü zulüm olan kimse hüsrana uğramıştır." [Taha, 111]

"Ancak şunlar aleyhine yol vardır ki, insanlara zulmederler ve yeryüzünde haksız yere taşkınlık ederler. İşte böylelerine acı bir azâb vardır." [Şura, 42]

"Bir kötülüğün karşılığı, aynı şekilde bir kötülüktür. Ama kim affeder ve barışırsa, onun ecri Allah'a aittir. Doğrusu O, zulmedenleri sevmez." [Şura, 40]

"Ey iman edenler! Mallarınızı aranızda haksızlıkla yemeyin. Kendi rızanızla yaptığınız ticaret müstesna. Birbirinizin canına kıymayın. Şüphesiz Allah, size karşı çok merhametlidir. Kim, zulüm ve tecavüz yolu ile bu yasakları işlerse, onu cehenneme atacağız." [Nisa, 29-30]


# Adalet, takvaya daha yakın

Adaletle ilgili olarak;

"Ey iman edenler, Allah için hakkı ayakta tutan ve adaletle şahitlik yapanlar olunuz. Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletsizliğe sevketmesin. Adaletli olun, çünkü o, takvaya daha yakındır. Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır." [Maide, 8]

"Allah, din uğrunda sizinle savaşmayan, sizi yurdunuzdan çıkarmayan kimselere iyilik yapmanızı ve onlara karşı adil davranmanızı yasak kılmaz; doğrusu Allah adil olanları sever." [Mümtehine, 8]

"Allah şüphesiz adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara bakmayı emreder; hayasızlığı, fenalığı ve haddi aşmayı yasak eder. Tutasınız diye size öğüt verir." [Nahl, 90]

İhsan ile ilgili olarak;

"İhsan edenlere Allahu Tealâ'nın rahmeti elbette çok yakındır." [Araf, 56]

buyruldu.


# Zulme ve zalimlere yardımcı olmamalı

Hadis-i şeriflerde:

"Kim, zalime yardım ederse Allah o zalimi ona musallat eder." [Acluni, İbn-i Asakir]

"Allahu Tealâ, zalime biraz fırsat tanır, amma bir de yakaladı mı artık paçayı kurtaramaz." [Müslim]

buyruldu.

Değerli okuyucularım, zulüm, adalet ve ihsan'ın daha geniş bir anlamı daha vardır ki o da Allahu Tealâ'nın kurduğu düzen ile ilgilidir.

Allahu Tealâ, kurduğu ilahî düzeni hak üzere kurmuş, koyduğu kuralları adalet üzere koymuştur. Eğer O'nun, bu düzeni korumak üzere koyduğu bu kurallara uyulmaz ve kurallar ihlâl edilirse, zulm edilmiş olur. Allah (c.c.), bununla ilgili olarak:

"İşte size de Rabbinizden açık delil, hidayet ve rahmet geldi. Allah'ın âyetlerini yalanlayıp, onlardan yüz çevirenden daha zalim kim olabilir? Âyetlerimizden yüz çevirenleri, yüz çevirmeleri sebebiyle azabın en kötüsüyle cezalandıracağız." [En'am, 157] buyruluyor.


# En büyük zulüm

O sebeple, geniş anlamda, Allahu Tealâ'nın koyduğu hükümleri önemsemeyip onları dikkate almadan yaşamak, hem Yaratan'a hem de yaratıklara karşı yapılmış en büyük zulümdür. Ateistler, Allahu Tealâ'nın bir rahmet ve ihsanı olan dini reddederek kendilerine zulmettikleri gibi, O'nun hükümlerine tabi olmamakla da Allahu Tealâ'ya zulmediyorlar. Bu ne kötü bir durumdur. Allah (c.c.), lutfü keremi ile hepsini hidayete erdirsin.

Değerli okuyucularım,

İşte zulmün ve haksızlığın bu kadar kötü bir davranış olması sebebiyle, İslam bilginleri, zalimlerin son nefeslerinde imanlarını koruyabilmelerinin çok güç olduğunu bildirmişlerdir.

O sebeple, son nefeste imansız gitmemek için haksızlık ve zulümden çok sakınılmalıdır.

Allah'a emanet olunuz.

Dr. İsmail Ulukuş