030  İman ile ölmek için


Değerli okuyucularım,

Geçen yazılarımda imansız ölmemek için gerekenleri anlatmıştım. Şimdi bu başlığı görünce eminim şaşırmışsınızdır. İfade farklı olsa da aynı anlama gelen bu başlık da neyin nesi oluyor diye. Fakat şaşırmayın. Rasulullah (s.a.v.) Efendimiz, bazı durumların kişinin iman sahibi olduğunu gösterdiğini bildirdi. Bu başlık altında da bunlardan söz etmek istiyorum.

Fakat onlara geçmeden, önceki anlatılanları bir hatırlamaya çalışalım: İmansız ölmemek için, her şeyden önce "imansız ölmekten çok korkmak" ve "iman nimetine çok şükretmek" gerekiyordu. Allah (c.c.), kendisine kulluktan hemen sonra anne-babaya iyi davranılmasını istemektedir. [bkz. İsra, 23] O halde ebeveynlerimizin kalblerini kırmamalı, onları hoşnut etmeye çalışmalıdır. Rabbimizden gafil olmamalı; en önemli zikir (anma) olan namazı terk etmemelidir. Daima korku ile ümit arasında olmalıdır. Kimseye zulmetmemeli; sevdiklerimizi yalnız Allah için sevmeli, düşmanlık ettiklerimize de yalnız Allah için düşmanlık etmelidir. Yalan ve Riyadan uzak olmalı, günahlardan, özellikle de büyük günahlardan uzak durmaya çalışmalıdır.

Pek değerli okuyucularım, kişi, daima Sırat-i mustakim (doğru yol) üzerinde bulunmalıdır. İnsan, her anını Riyazet ve Mücahede ile geçirir, yani dinin yasaklarından sakınıp buyruklarına uygun davranırsa, bunlarda da ihlas (samimiyet) sahibi olursa Rabbinin rızasını kazanarak imansız ölmekten kurtulur. Ancak hiçbir işte, kendi emek ve çabasına güvenmemeli, Rabbinin rahmetine güvenmeli, Ulu Yaratan'ın külli iradesinin her şeyin üstünde olduğunu bir an bile unutmamalıdır. O nedenle, sebeplere yapışmakla birlikte, imansız ölmemek için Allahü Tealâ'ya çok yalvarmalıdır. Sonuçta herşey O'nun yed-i kudretindedir.


# Bazı davranışlar, ciddî iman göstergeleridir

Diğer yandan bazı haller vardır ki bunlar o kişi için pek ciddî iman göstergeleridir. Bu durumları ancak kâmil iman sahibi insanlar yaşayabilir. Meselâ bunlardan biri "beş vakit namazı camide kılmak"tır. Rasulullah Efendimiz:

"Camiye devam edenin imanına şehadet ediniz." [Tirmizi] buyurdu.

O sebeple beş vakit namazı mutlaka camide kılmaya çalışmalıdır. Özellikle de sabah ve yatsı namazlarında mutlaka camiye gitmelidir. Hadis-i şerifte:

"Müminler yatsı namazı ile sabah namazındaki sevabı bilselerdi emekleyerek de olsa bu namazları cemaatle kılmaya gelirdi." [Buhari, Müslim] buyruldu.

Değerli okuyucularım, çok önemli iman göstergelerinden birisi de "abdestli bulunmak"tır. Hadis-i şeriflerde:

"Abdestli olarak ölen, ölüm acısı çekmez; çünkü abdest, imanlı olmanın alametidir. Namazın anahtarı, bedenin günahlardan temizleyicisidir"

"Abdestli yatıp da ölen şehiddir." [Deylemi] buyruldu.


# Abdestini muhafaza edebilmek için

Kuşkusuz yaşlılar ve mide-bağırsak sıkıntısı çekenler için, her zaman abdestli bulunabilmek çok zordur. Yaşlı erkekler, prostat büyümesi sebebiyle tam boşaltım yapamadığından sık sık idrara çıkmak ihtiyacını duymaktadır. Ancak günlük ihtiyacın dışında çok su içilmezse, kişi, bu yönden daha rahat olur. Zamanımızda hekimler durmadan çok su içilmesini tavsiye ediyorlar. Onun için de insanlar ellerinde birer su şişesi her yerde durmadan su içip duruyorlar. Su, vücutta, aldığımız besinlerin hidrolize edilerek sindirilmesi, vücuttan toksinlerin atılması, kan akışkanlığının sağlanması, vücut sıcaklığının ayarlanması, hayatî kimyasalların taşınması gibi birçok işlevi olan bir hayat sıvısıdır. Fakat her şeyde olduğu gibi su içmede de aşırıya gitmemelidir. Bu, iyon havuzundaki minerallerin yıkanmasına sebep olarak vücudun tüm elektrolit dengesini bozar. Sürekli tuvalete çıkmak ihtiyacı da caba...

Barsak gazlarından korunmak için de mümkün olduğu kadar sık sık pilav ve yoğurt yemeli; süt ve bakliyatı, vücudun kolayca sindirebileceği kadar az tüketmeli ve bayat sebze yemeklerinden uzak durmalıdır. Barsak florasındaki bakteriler, nişastayı besin öğesi olarak kullanamazlar. Sık sık pilav yenirse bunların populasyonu azalır. Diğer yandan süt ve bakliyat, içindeki unsurların bu bakterileri teşvik etmesi nedeni ile çok gaz yapmaktadır. Süt yerine her zaman yoğurt, peynir gibi mayalanmış süt ürünlerini tercih etmelidir. Az yemelidir. Mide aşırı doldurulduğu zaman sindirilemeyen besinler barsak bakterileri tarafından parçalanır ve bunların bozunma ürünleri her zaman sıkıntılara sebep olur. Bunun gibi basit birkaç kurala uyulursa abdestini uzun süre korumak mümktün olur.


# Kelime-i tevhidi dilinden düşürmemelidir

Diğer yandan imanlı bir ölüm için anlamına inanarak "kelime-i tevhidi çok sık söylemeli", hattâ dilimizden düşürmemelidir. Hadis-i şeriflerde:

"Son sözü Lailahe illallah olanın, ruhu kolay çıkar ve o söz kıyamette ona nur olur." [Hakim]

"Lailahe illallah'ı çok söyleyerek imanınızı tazeleyin!" [Taberani] buyruldu. Sonuncusuna "Muhammedurrasullullah"ı eklemelidir.

Değerli okuyucularım,

Hiç kuşku yok ki her yönüyle eşsiz bir düzen, tam ve mükemmel bir organizasyon olan evrenin, onu yaratan, onu tertip ve tanzim eden, onu çekip çeviren bir "kurucu"su vardır. Her düzenin olduğu gibi... Eğer böyle bir "yaratıcı"yı inkâr eder, materyalist felsefenin varsaydığı gibi her şeyin kendiliğinden var olduğunu kabul edersek, maddenin herhangi bir aklı ve kendini yönetme yeteneği olmadığına göre, her şeyin tamamen rastgele gerçekleştiğini kabul etmemiz gerekir. Halbuki sıradan herhangi bir insanın bile hemen farkına vardığı gibi, evrende hiçbir şey tesadüfî değildir. Aksine her şey, tam bir nizam ve intizam içindedir. Bunu daha önce, "İlahi düzeni anlamak -1-" başlıklı makalem ve devamında örnekleriyle anlatmıştım.

Görünür bir âlem olan evrendeki bu mükemmel organizasyon sebebiyle, onun bir yaratıcısı olduğunu kabul etmek, herkes için, aklî ve mantıkî bir zorunluluktur. Bu kavrayış yeterliliğini gösteremeyenler için de, evrenin yaratıcısı olan Allah (c.c.) kendi varlığı hakkında, insanları, yine onlardan seçtiği elçileri vasıtasıyle bilgilendirmiştir. Onlar vasıtasıyle evrenin tek yaratıcısı, sahibi ve egemeni olduğnu bildirmiş; insanlara, yarattığı bu ilahî gerçekliklerle uyumlu doğru yaşama yollarını göstermiş; kendisinin insanın en büyük dostu ve yardımcısı olduğunu ifade etmiştir.


# Yaratan'ın sözlerine kulak vermeli

Yaratan, bildirdiği bu kurallara uygun yaşanması halinde insanların daima iyiliklerle karşılaşacaklarını, uyulmaması halinde de cezalandırılacaklarını örnekleriyle göstermiştir:

"Allah, her şeyin yaratıcısıdır." [Zümer, 62]

"Göklerde ve yerde olanlar O'nundur;" [Rum, 26]

"..., işi düzenleyen O'dur." [Yunus, 3]

"Allah, kendisine yöneleni doğru yola iletir." [Rad, 27]

"Size merhamet edilmesi için, Allah'a ve Peygamber'e itaat edin" [Al-i imran, 132]

"Peygamber size neyi verdiyse onu alın, neyi yasak ettiyse ondan sakının!" [Haşr, 7]

"Allah sizin dostunuzdur. O, bilendir, Hakim'dir." [Tahrim, 2]

Pek değerli okuyucularım, "İslam"ın temeli, görünür ve görünmez âlemlerin tek yaratıcısı olduğunu kabul etmek; sonsuz güç sahibi bu ilâhî iradeye teslim ve tabi olmaktır. Yaratan, ezelî ve ebedîdir. Yaratılmış herşey ise fânîdir. Onlar ancak ezelî ve ebedî olan Allahü Tealâ'nın iradesiyle ve O'nun sağladığı enerji ve güç ile varlıklarını sürdürmektedirler. Ayakta kalmaları, belli şartların sağlanmasına bağlıdır. Açıkça anlaşılmaktadır ki, Allahü Tealâ'nın yaratması olmadan, evrendeki hiçbir nesnenin varlığını sürdürmesi, hiçbir olgunun meydana gelmesi olası değildir. Herşey bu küllî iradeye bağlıdır. Bazı olaylar, insan gibi akıl sahibi yaratıkların cüz'i iradeleriyle biçimlense de, gene sonuçta, Allahü Tealâ ne dilerse o olmaktadır. Bu tıpkı basit bir memurun irade ve uygulamalarının, bir Bakan'ın iradesini aşamamasına benzer. Sonuçta daima Bakan'ın dediği olur.


# En önemli iman göstergeleri: Sabır ve şükür

Değerli okuyucularım, işte o sebeple, iyi olsun kötü olsun, hayır olsun şer olsun, her olayın, sebeplerin sebebi olan Allahü Tealâ tarafından yaratıldığı kabul ve onaylamak, önemli bir iman rüknüdür. O sebeple hadis-i şerifte:

"Şu üç şey iman alametidir: Belâya sabır, nimete şükür, kazaya rıza." [İhya] buyruldu.

Gene hadis-i şeriflerde:

"İmanın yarısı sabır, diğer yarısı ise şükürdür." [Beyhekî]

"Sabrın imandaki yeri, başın vücuttaki yeri gibidir." [Deylemî]

"Oruç sabrın, sabır da, imanın yarısıdır." [Ebû Nuaym]

"İmanı en üstün olan; sabırlı, cömert ve hoşgörülü olandır." [Deylemi] buyruldu.

Allahü Tealâ, kullarını, iman ve sadakatları yönünden sınayacağını, kazaya rıza gösterip sabredenlerin mükâfatlarının da hesapsız verileceğini bildirdi:

"Andolsun, sizi biraz korku, biraz açlık, mal, can ve ürünlerden eksiltme gibi şeylerle deneyeceğiz. Sabredenleri müjdele!" [Bakara, 155]

"Sabredenlere, mükâfatları hesapsız ödenecektir." [Zümer, 10]

Değerli okuyucularım, her iyiliğe, derecesine göre, 10 katından 700 katına kadar sevap verileceği hadis-i şerifte bildirildi. Ancak sabredenlerin ödülünün, hesapsız verileceği, yukarıdaki ayet-i kerimeden anlaşılmaktadır.

Sabrın belirtisi, yakınmamak; kaza, belâ ve sıkıntıları Allah'tan bilerek onları gönül hoşluğu ile karşılamaktır. Şükrün belirtisi de dini, ilahî maksada uygun biçimde yaşamak, ibadetlerini yapmaktır. Namazlarını kılan, oruçlarını tutan yaşamının şükrünü; malını Allahü Tealâ'nın rızasına uygun şekilde kullanıp zekatını veren de, malının şükrünü eda etmiş olur. Rabbim, hepimize bu hal üzere ölmek nasip etsin.

Allah'a emanet olunuz.

Dr. İsmail Ulukuş