027  Siyonizm ve Arz-ı Mev'ud


Değerli kardeşim,

Geçen yazımda verdiğim alıntılardan da açıkça anlaşılacağı gibi, Yahudi din ve milliyet anlayışı, çok farklı ve kendine özgü bir niteliğe sahip olup, onları, tüm insanlığın onların kulu, kölesi oldukları gibi bir düşünceye sevk eden arızalı ve hastalıklı bir anlayıştır.

"Yahudilerin ahlâk, fazilet, din, tanrı, kanun, adalet anlayışları kendilerine muhsustur. Onların inanışlarına göre dünyanın bütün altın ve gümüşleri yalnız onların rabbi, ilâhı Yahovanındır. Dolayısıyle kendilerinindir. Yeryüzünden diğer insanların hiçbir hakları yoktur. İnsan haklarından maksat Yahudilerin yeryüzüne sahip olmaları, hürriyetten maksat onların kuvvet, kudret ve üstünlüğüdür. Bu neticeleri elde etmek için her vasıta onlarca mübahtır, çünkü onlara göre gerçek insan kendileridir. Diğer milletler pis ve mülevves mahlûklardır."[1]

Bu anlayışın bir ürünü olarak yüzyıllardır faizci bir sistem kurarak tefecilikle bütün dünyanın servetlerini ellerinde toplamışlar, insanları ve toplumları birbirlerine düşürerek aradan pay kapmaya çalışmışlar, ekonomik bunalımlar oluşturarak insanların ellerinde avuçlarındaki değerleri kendilerine aktarmaya gayret etmişlerdir.


# Kitap ehli hakkında

Şimdi bunları yazdığım için bazıları bu güçsüzün bir "Yahudi düşmanı" olduğum zannına kapılabilirler. Elbette böyle bir şey söz konusu değildir. Bu güçsüz tüm insanlara rahmet ve muhabbet nazarıyla bakan biriyim. Ayrıca Yahudiler, kitap ehlidir. Allahü Tealâ, Kur'an-ı kerimde kitap ehline ayrı bir yer vermiş ve:

"Kitap ehlinden Allah'a huşu duyarak inanıp, Allah'ın ayetlerini az bir değere değişmeyenler vardır. İşte onların ecirleri Rablerinin katındadır." [Al-i İmran, 199]

"Kitap ehlinden öylesi vardır ki, ona yüklerle mal emanet etsen, onu sana eksiksiz iade eder. Fakat öylesi de vardır ki, ona bir dinar emanet etsen, tepesine dikilip durmadıkça onu sana iade etmez." [Al-i İmran, 75]

"Kitap ehlinin hepsi bir değildir: Onlardan doğruluk üzere bulunan bir topluluk vardır ki, gecenin saatlerinde secdeye kapanarak Allah'ın âyetlerini okurlar. Allah'a ve ahiret gününe inanırlar, iyiliği emrederler, kötülükten vazgeçirmeye çalışırlar, hayır işlerinde de birbirleriyle yarışırlar. İşte onlar iyilerdendir." [Al-i İmran, 113-114]

"Bugün, size temiz olanlar helâl kılındı. Kitap verilenlerin yemeği size helâl, sizin yemeğiniz de onlara helâldir. İnanan hür ve iffetli kadınlar ve sizden önce kitap verilenlerin hür ve iffetli kadınları size helâldir." [Al-i İmran, 199] buyurmuştur.


# Kötülük ve zulümle mücadele herkesin vazifesidir

Kitap ehli hakkında onların iyilerini öven daha çok sayıda ayet-i kerime vardır. Kuşkusuz bizlerin Allah'a ve ahırete inanıp kötülükten men eden ve iyiliklere koşan ehl-i kitap için söyleyecek bir sözümüz olamaz. Herkesin hesabı Allah'a aittir. Hüküm Allah'ındır. Ancak bu, belli bir ekip tarafından oluşturulup tüm insanlığın medenî birikimini yok eden, insanları birçok sıkıntı ve kötülüklere sürükleyen zalimce bir harekete de hoşgörü ile bakacağımız anlamına gelmez. Haksızlıklarla, kötülük ve zulümle mücadele etmek, herkesin görevidir.

Yahudilerin asıl bizi yakından ilgilendiren ve onların yüzlerce yıldır bizimle karşı karşıya gelmelerine ve bizimle sürekli uğraşmalarına neden olan en önemli konu ise, vaadedilmiş topraklar meselesidir.

Şimdi sizlere, vaadedilmiş topraklarla ilgili olarak, aşağıda verilen kaynaktan bazı anekdotlar aktarmak istiyorum:

"Kur'an'da Allah'ın Hz. İbrahim'e, Hz. Musa'ya ve Hz. Davud'a 'bereketli', 'Mukaddes' bir yer va'dettiği, kavimlerini oraya götürmelerini tavsiye ettiği yeralmaktadır. Ancak Allah'ın va'dettiği yerin İsrailoğullarına tahsisi; onların Allah'a yapacakları kulluk görevine, O'na verdikleri söze, O'nun emirlerine uyma şartına bağlanmış ve Arz'a iyi kulların varis olacağı bildirilmiştir. Bununla beraber va'dedilen yer Kur'an'da açık değildir."

"Kur'an'da açık olarak belirtilmeyen bu yer, Yahudi Kutsal Kitabında teferruatiyle anlatılmaktadır. Allah, Hz. İbrahim'e ve soyundan gelenlere, Mısır ırmağından büyük ırmağa, Fırat'a kadar olan sahayı, o bölgede yaşayanların hakimiyetini vermiştir." [Tanah (Ahdi Atik), Tekvin, XV/7-S, IS-21][2]


# Siyonizm ve Arz-ı Mev'ud

"Siyonizm, Arz-ı Mev'ud ideali ile özdeştir. O da; Tanrı tarafından kendilerine verildiği kabul edilen yerlere, 'Siyon' olarak adlandırdıkları Kudüs'e dönme, o bölgeyi ele geçirip Süleyman Ma'bedini yeniden ihya etme ülküsü olarak özetlenebilmektedir. Yahudilere göre bunun gerçekleşmesi Tanrı'nın bir emridir ve kendi haklarıdır. Kutsal Kitaplarındaki ifadeler Yahudiler tarafından işlenmiş ve geliştirilmiştir. Bundan dolayı o yerler, İsrailoğullarına göre, gasbedilmiş ve ellerinden alınmıştır. Onlar, gasbedilen bu yerleri almak için her yolu meşru görmüşler ve görmektedirler."

"Arz-ı Mev'ud idealinin kademeli bir görünüm arzettiği dikkati çekmektedir. Yahudi Kutsal Kitabı ve Siyonistlerin hedefleri değerlendirildiğinde şu üç kademe görülebilir. Birinci planda Kudüs ve çevresi; ikinci planda Nil'den Fırat'a kadar olan kısım, yani Orta doğu; üçüncü planda bütün dünyadır."[2]

Allah'a emanet olunuz.


-------------------------------
[1] Ziya Uygur, ----. İnkılaplar, ihtilaller ve siyonizm. Üçdal Neşriyat Kollektif Şti.
[2] http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/37/777/9939.pdf (Doç.Dr. Abdurrahman KÜÇÜK, Yahudilikdeki arz-i mev'ud anlayışının boyutları)