032  Maddeyi ve insanı ilahlaştıranlar


Değerli okuyucularım,

14. yüzyılın başlarında Tapınakçıların Mason Localarına girmesinden sonra bu kuruluşların anlayış ve felsefe değiştirdiklerini ve onların Kabala öğretisini esas alan ve Yahudi emellerine hizmet eden kuruluşlar durumuna geldiklerini belirtmiştim. Onların bu yeni dünya görüşü, Harun Yahya'nın "Global Masonluk" adlı kitabında[1] çok güzel anlatılmıştır:

"Kısacası, Avrupa'da 14. yüzyılda, kökenleri Kabala'ya dayanan hümanist ve masonik bir örgütlenme doğmuştu. Ve bu örgütlenme, Allah'ı Yahudilikte, Hıristiyanlıkta ve İslam'da olduğu gibi, tüm kainatın yaratıcısı, hakimi ve tüm insanların tek Rabbi ve İlahı olarak görmüyordu. Bunun yerine, 'Kainatın Ulu Mimarı' gibi farklı bir kavram kullanıyordu ve kastettikleri bu varlık, onlara göre 'maddesel evrenin bir parçası'ydı."


# Kainatın ulu mimarı

"Bir başka deyişle, 14. yüzyıl Avrupası'nda ortaya çıkan bu gizli örgütlenme, Allah'ı üstü kapalı olarak inkar ediyor, 'Kainatın Ulu Mimarı' kavramı altında, maddî evreni ilah olarak kabul ediyordu."

"Bu çarpık inancın daha açık bir tarifini görmek istersek, bir anda 20. yüzyıla uzanabilir ve günümüz masonlarının kendi üyelerine mahsus olarak çıkardıkları yayınlara bakabiliriz. Örneğin en kıdemli Türk masonlarından biri olan Selami Işındağ'ın, genç masonları eğitmek için yazdığı ve 1977 yılında sadece masonlara mahsus olarak yayınlanan Masonluktan Esinlenmeler adlı kitabında[2], masonların 'Evrenin Ulu Mimarı' hakkındaki inancı şöyle anlatılır:

Masonluk Tanrısız değildir. Ama onun benimsediği Tanrı kavramı, dinlerdekinin aynı değildir. Masonlukta Tanrı bir yüce prensiptir. Evrimin son aşaması, doruğudur. Öz varlığımızı eleştirerek, kendi kendimizi tanıyarak, bilerek, bilim, akıl ve erdem yolundan yürüdükçe, onunla aramızdaki açı azalabilir. Sonra, onda insanların iyi ya da kötü nitelikleri yoktur. Kişileştirilmemiştir. Doğanın ve insanların yöneticisi sayılamaz. Evrendeki büyük ve yüce çalışmanın, birliğin, harmoninin Mimarıdır. Evrendeki tüm varlıkların toplamıdır. Herşeyi kapsayan total güçtür, enerjidir. Bütün bunlara karşın, onun bir başlangıç olduğu benimsenemez... Büyük bir gizem (sır) dır."


# Maddeyi, ilah edinenler

"Yine aynı kaynakta, masonların 'Kainatın Ulu Mimarı' derken, aslında doğayı kastettikleri, yani 'doğaya tapındıkları' şöyle ifade edilir:

Doğa dışında bizi yöneten, düşünü ve davranışlarımızdan sorumlu bir güç olamaz... Masonik ilke ve öğretiler, temellerinde bilim ve akıl bulunan bilimsel gerçeklerdir. Ekosizmin temel koşulu budur. Tanrı salt evrimdir. Bunun bir ögesi de doğanın gücüdür. Böylece salt gerçek de evrenin kendisi ve onu kapsayan enerjidir."

"Masonlukta Tanrı bir yüce prensiptir. Evrimin son aşaması, doruğudur. Öz varlığımızı eleştirerek, kendi kendimizi tanıyarak, bilerek, bilim, akıl ve erdem yolundan yürüdükçe, onunla aramızdaki açı azalabilir." demekle insanın evrenin evrimi içinde nasıl tanrılaşacağını da ima etmeye çalışıyorlar.

"İngiliz mason yazarlar Christopher Knight ve Robert Lomas, The Hiram Key (Hiram Anahtarı) adlı kitaplarında[3], Eski Mısır'dan çağdaş masonlara miras kalan en önemli düşünce ise, 'kendi kendine var olan ve rastlantılarla evrimleşen evren' fikridir.

Eski Mısırlılar maddenin her zaman için var olduğuna inanıyorlardı; onlar için bir yaratıcının mutlak olarak hiçlikten bir şey yapmasını düşünmek mantık dışıydı. Onların görüşüne göre, dünya, kaosun içinden düzenin doğmasıyla oluşmuştu... Bu kaotik duruma 'Nun' adı veriliyordu ve aynı Sümerler'in tanımı gibi... karanlık, güneşsiz, sulu bir derinlikti, bu derinliğin kendi içinde bir gücü vardı, bu yaratıcı güç kendi kendine düzenin başlamasını emretmişti. Kaosun maddesinin içinde yer alan bu gizli güç, kendi varlığının bilincinde değildi; o bir olasılıktı, düzensizliğin rastgeleliği ile birleşmiş bir potansiyeldi."


# Ve nihayet, insanı ilahlaştırıyorlar

Değerli okuyucularım,

Görüldüğü gibi Mason öğretisi, bu eski materyalist Mısır anlayışına dayanmaktadır.

Kuşkusuz yukarıdaki ifadeler mantalite çelişkileriyle doludur. Hem "Tanrı salt evrimdir" diyerek karmaşa halindeki madde aleminin bir düzene doğru gelişip değişme prensibini bir "ilah" olarak görüyorlar, hem de bu "derinliğin içindeki güçten ve bu yaratıcı gücün düzenin başlamasını emretmesinden" bahsediyorlar. Üstelik bunların "tanrı" dedikleri şey kendi varlığının bile farkında olmayan bilgisiz, akılsız ve şuursuz bir varlık. Güya evrimleşe evrimleşe insan gibi şuurlu yüce bir varlığa dönüşüyor. Yani sonuç olarak sözü, insan henüz gelişimini tamamlamamış bir tanrıdır, demeye getiriyorlar.

Günümüzde insanlara sürekli pompalanmaya çalışılan Evrenin ezelî ve ebedî olduğu, "Tanrı" diye birşey olmadığı yönündeki materyalist dünya görüşünün ve sürekli "sen en büyüksün" "sen her şeysin" gibi insanı ilahlaştıran düşüncelerin temelleri bu mason öğretisine dayanmaktadır. O da kaynağını, eski Mısır'ın materyalist felsefesi olan "Kabala" öğretisinden almış bulunmaktadır.

Anlaşılıyor ki Eski Mısır rahipleri de Firavunları bu saçma düşüncelere inandırıp onların kendilerini tanrı olarak görmelerine sebep olmuşlar...

Allah'a emanet olunuz.


-------------------------------
[1] http://www.masonluk.net/global_masonluk_01.html
[2] Dr. Selami Işındağ, Sezerman Kardeş V, Masonluktan Esinlenmeler, İstanbul 1977
[3] Christopher Knight, Robert Lomas, The Hiram Key, Arrow Books, London, 1997