033  Yahudiliğe sızan Kabala anlayışı


Değerli okuyucularım,

Geçen yazımda sizlere Kabala öğretisinin bir sonucu olarak ortaya çıkan Masonluğun din ve tanrı anlayışını aktarmaya çalıştım. Niçin bunlarla sizlerin değerli zamanlarınızı alıyorum? Çünkü günümüzde hemen hemen yüzde doksanı Dünya Derin Devleti tarafından kontrol edilen medya, hergün bu masonik düşünceleri beyinlerimize nakşetmeye çalışıyor. Böylece ortaya dininden imanından arınmış, kendi nefsinin arzularını ilah edinmiş, Rabbini bilmez, tamamen Küresel Derin Devletin telkinleriyle hareket eden, adeta robotlaşmış bir nesil ortaya çıkmaya başlamıştır. Bunları bilmeden ne büyük bir kültürel ve siyasî saldırı ile karşı karşıya olduğumuzu nasıl anlayabiliriz? Bu pagan zihniyetin başarılarının sebebi Müslümanların basiretsizliği ve bu anlatılanlar konusundaki bilgisizliğidir. Küfrü ve birçok çirkinlikleri, güzel kelimelerle süsleyerek nasıl da bizlere yutturuyorlar. O sebeple bu yazımda da sizlere "Global Masonluk" adlı kitaptan[1] bazı bilgiler aktarmaya devam edeceğim.

"Tevrat, Allah'ın varlığı, birliği, sıfatları, diğer varlıkları ve insanı yaratışı, insanın yaratılış amacı, Allah'ın insana emrettiği ahlâk gibi konularda, Kuran'a tamamen paralel bilgiler ve hükümler içeren bir kitaptır.

Gerçek Tevrat'ta ve Kuran'da ortak olan çok önemli bir nokta, Allah'ın "Yaratıcı" (Halik) sıfatıdır. Allah, ezelden beridir var olan yegane mutlak varlıktır. Allah'tan başka herşey, O'nun yokluktan yarattığı mahluklardır. Tüm evreni, içindeki gök cisimlerini, cansız maddeleri, canlıları ve insanı, Allah yaratmış ve şekillendirmiştir. Allah tektir, O'nun hiçbir ortağı yoktur.


# Yahudiliğe sızan Kabala anlayışı

Gerçek bu iken, "Yahudiliğin damarlarına giren ve onu tamamen ele geçiren gizli bir zehir" olan Kabala'da çok farklı bir anlatım vardır.... Amerikalı araştırmacı Lance S. Owens, 'Kabala' hakkındaki bir yazısında bu öğretinin varlığın kökeni hakkındaki senaryosunu şöyle anlatır:

İsrail'in inancının en temel taşı, "Tanrımız Birdir" şeklindeki beyandır. Ama Kabala, Tanrı'nın tamamen açıklanamaz bir teklik olarak en yüksek formda var olduğunu kabul etse de (ki buna Kabala dilinde 'sonsuzluk' adı verilir), bu bilinemez tekliğin kaçınılmaz olarak birçok tanrısal forma dönüştüğünü iddia etmiştir: Yani çok sayıda tanrıya. Kabalistler bunlara "Sefirot" adını verirler.

Kabala'nın tam anlamıyla bir "hurafe" olan bu senaryosunun ilginç bir özelliği, insanı "yaratılmış" bir varlık saymaması, adeta insana bir tür "ilahlık" atfetmesidir.

Lance S. Owens bu Kabala hurafesini de şöyle açıklar:

Kabala'nın karmaşık Tanrı imajı... aynı zamanda antropomorfik (Allah'a insani vasıflar atfeden) bir şekildedir. Bir Kabalastik yoruma göre Tanrı, Adam Kadmon'du; yani ilk ve örnek insan. (Bu inanca göre) İnsan, Tanrı ile kendi özünden gelen, yaratılmamış bir kıvılcım ve kompleks, organik bir form paylaşıyordu. Adam (Adem) ile Tanrı arasındaki bu garip Kabalistik özdeşleştirme, aynı zamanda Kabalistik bir şifre ile destekleniyordu: İbranice'de Adem ve Yehova (Yod he vav he harfleri) kelimelerinin sayısal değeri aynıydı; 45."[2]


# Tanrı=İnsan=Yahudi senaryosu

"İnsanı ilahlaştırmaya kalkacak kadar akıl sınırlarının dışına çıkan Yahudi Kabalistler, söz konusu 'insan'ın da sadece Yahudilerden ibaret olduğunu, diğer ırkların insan sayılmadığı iddiasını da senaryolarına eklediler."

"Tapınakçılar Eski Mısır-Kabala öğretisini benimsemekle, doğal olarak, Avrupa'da hakim olan Hıristiyanlık temelli düzenin muhalifi haline gelmişlerdir. Bu muhalefette onlarla aynı safta olan bir diğer önemli güç ise Yahudilerdir."

"Tapınakçılar'ın önemli bir bölümü tutuklamalardan kurtulmuşlar, kendilerine güvenli bir yer bulabilmek için ise o dönemde Avrupa'da Papa otoritesini tanımayan tek krallık olan İskoçya'ya kaçmışlardır. İskoçya'daki duvarcı loncalarına sızmışlar, zamanla bu loncaları ele geçirmişler, loncalar Tapınakçı gelenekle özdeşleşmiş ve böylece masonluğun kökeni İskoçya'da oluşmuştur. Nitekim hâlâ günümüz masonluğunun temeli, 'Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti'dir."

Türkiye'deki Mason Localarının önemli bir bölümü bu "Rit"e bağlıdır.

Değerli okuyucularım,

Olay, mason localarında kafaları karıştıracak bir biçimde sunularak bir sürü karmaşık çizimlerle beyinler yıkanmaya çalışılsa da, aslında Kabala'nın Tanrı inancı, Lance S. Owens'ın sandığı kadar karmaşık falan değildir. Geçen yazımda da belirttiğim gibi, bir Yaratıcı'yı kabul etmedikleri için, karmaşa halindeki madde aleminin dinamik bir düzene doğru gelişip değişme esasını bir "ilah" olarak görüyorlar, maddenin evrimleşe evrimleşe insan gibi şuurlu bir varlığa dönüştüğünü, sonuç olarak da, insanın, henüz gelişimini tamamlamamış bir "tanrı" olduğunu düşünüyorlar. Bütün her şeyi Allahü Tealâ'nın kudret elinde olan, basit bir felç vak'asında bile elini ağzına götürmekten aciz kalan insanı tanrılaştırmak ne derece akıl işidir onu sizlerin takdirinize bırakıyorum. Allah (c.c.) bunlara akıl, fikir, iz'an versin. Tarihte de bunun gibi birçok hezeyanlar görülmüştür. Birçok insan muhayyilelerine sığdıramadıkları Yaratan'ı kendi yonttukları putlarla temsil etmeye çalışmışlar ve o taşlardan medet ummuşlardır. Hıristiyanların İsa aleyhisselamı ilahlaştırmaları da herhalde bu kabalistik düşüncenin etkisi ile olsa gerek...

Aslında ilahlaştırdıkları kendi nefislerinin arzularıdır. Allahü Tealâ'yı devreden çıkararak hesap vermekten kurtulacaklarını, mükemmel bir çıkar ortaklığı düzeni kurarak dünyayı dilediklerince yaşayacaklarını düşünüyor olmalılar. Başlarını kuma sokup avcıyı görmeyince ondan kurtulduğunu sanan deve kuşları gibi...

Allah'a emanet olunuz.


-------------------------------
[1] http://www.masonluk.net/global_masonluk_01.html
[2] Lance S. Owens, Joseph Smith and lah: The Occult Connection,Dialogue: A Journal of Mormon Thought, Vol. 27, No. 3, Fall 1994, s. 117-194