044  Osmanlı'ya karşı ortak cephe


Değerli okuyucularım,

Yakın tarihimizde cereyan eden birçok olayın perde arkasını daha iyi anlayabilmek için Faruk Arslan Beyin, "Mason Bektaşiler" adlı kitabından aktarmalara bugün de devam edeceğim. Ben, zamanımızda cereyan eden bazı olayları doğru şekilde anlayabilmek bakımından, bu bilgilerin, bizlere önemli bazı ipuçları sağladığını düşünüyorum.

“Devrin en ünlü mason Bektâşisi Mehmed Talât Paşa (1874-1921) İttihat ve Terakki kurucularından ve önde gelen siyasetçilerindendir. Meclis Vekilliği, Dâhiliye Nazırlığı, Posta Vekilliği ve 1912’de Sadrazamlık yapmıştır. Nedense Yahudilerin çalıştığı Alyans Mektebi’nde öğretmenlik yaptığı hep gizlenir, Yahudi olduğu yazılmaz.

Türkiye Büyük Locası’nın ilk Büyük Üstadı olan Talât Paşa, Masonluğa, İttihat ve Terakki hareketinin başladığı ve kurucuları ile üyelerinin büyük kısmının bulunduğu Selanik’teki Macedonia Risorta Locası’nda 1903 yılında başlar. .. 1909 yılında, 33.dereceye yükseltilir ve Türkiye Yüksek Şurası’nın başına getirilir."

“18. ve 19. Yüzyıldaki Sabatayist kimliğini anlamada ‘heterodoks’ sufi tarikatlar kilittir. Bunun en önemli nedeni söz konusu tarikatların Sabataycılara daha hoşgörülü bir yaşam biçimi sunmasıdır. Bektâşi sufizmindeki yanılmaz/kurtarıcı şeyh fikri Sabatayizmdeki Mesih fikrine çok benziyor. Ayrıca teorik ve pratik olarak İslâm sufizmi Yahudi Kabalasından daha zengin olması Sabatayistlerin ilgisini çekti”


# Osmanlı'ya karşı ortak cephe

“15 Haziran 1826’daki Yeniçeri Ocağı’nın lağvedilmesinden başlayarak, Bektâşiler de onlara itikad açısından yakın olan Anadolu Alevîleri’nin bir bölümü de Osmanlı Hanedanı’na karşı, tıpkı Mabed Şövalyeleri’nin Fransa Hanedanı’na besledikleri gibi, bir hınç ve kin beslemeğe başlamışlardır."

"19. yüzyılın sonlarına doğru Mekteb-i Tıbbiye’de Sultan II. Abdülhamid’in idaresinden rahatsızlık duyan müteriz bir grup öğrenci 1889 yılında, adı bir takım değişiklikler geçirdikten sonra 1908 yılında İttihad ve Terakki Cemiyeti’nde karar kılacak olan İttihad-ı Osmani Cemiyeti’ni kurmuş ve aynı yıl içinde Fransa’da yaşamakta olan ve Jön Türkler diye tanınan ve Padişah’a karşı olan bir grupla temasa geçmişti. Jön Türkler’in hemen hepsinin Fransız Dışişleri Bakanlığı tarafından paraca desteklendiği ve Fransız Mason Locaları’nda tekris edilmiş, Fransız İhtilali’nin hayranı kimseler oldukları bugün delilleriyle ortaya çıkarılmış bulunmaktadır."

"Bu bakımdan Jön Türkler hem İttihad Ve Terakki Cemiyeti ve hem de Türkiye’deki Mason Locaları için verimli bir fidelik görevi ifâ etmişlerdir. .. Bektâşlilerin önde gelenleri zaten 1867 yılından başlayarak Mısırlı Prens Mustafa Fazıl Paşa sayesinde Mason Locaları’nda tekris edilip mason olmuş bulunmaktaydılar.”

“Selanik’te Şimon Zivi (Şemsi Efendi) Karakaşlar ile Kapanileri uzlaştırmak amaçlı bir okul kurarken, Anadolu köylüsünün tarlasını harmanlayıp oğlunu savaşlara nefer olarak göndermekten başka bir lüksü yoktu. Feyziye Mektepleri’nde, Terakki okullarında, Fransız kolejlerinde çocuklarını okutanlar taşralılar değildi, zaten giremezlerdi de. Haliyle buradan çıkanlar mülki ve askeri makamlara geliyorlardı."


# Türk milliyetçiliğini bir Alman yönlendiriyor

Atatürk’ü fikri açıdan derinden etkileyen iki mason Bektâşi Namık Kemal ve Ziya Gökalp’tir. Ancak derin Türk devletinin kurucusu Osmanlı Mason Bektâşisi Alman kökenli Baron Rudolf von Sebottendorf’dur. Nazilerin derin devleti Thule’yi kuran Baron Rudolf von Sebottendorf, 1933-1945 yılları arasında Türkiye’de bulundu. Almanya’da Thule olarak bilinen bu örgütün, Türkiye’deki adı Ergenekon olarak biliniyor. Almanya’da Alman milliyetçiliğini yönlendirmeye çalışan örgüt, Baron'un girişimleriyle, Türkiye’de de Türkçülüğü yönlendirmeye çalıştı. Almanya’nın pagan köklerine dönmesine çabalayan örgüt, Türkiye’de ‘Şamanizmi’ canlandırmaya çalıştı."

"Baron ve adamları, bir müddet sonra zamanın İçişleri Bakanı Şükrü Kaya vasıtasıyla o zamanki adıyla MAH bugünkü ismi ile MİT’le bağlantıya geçti. Mason Bektâşi Şükrü Kaya o dönemin en kritik adamlarından biridir."

“Hemen hemen bugün dindar her Alevî-Bektâşinin evinde üç resim yanyanadır. Hazreti Ali, Hacı Bektâş Velî ve Mustafa Kemal Atatürk… Bu durum Alevî-Bektâşilerin Atatürk’e olan sevgilerinin bir yansımasıdır. Alevîlerdeki Atatürk sevgisi, bir devlet büyüğüne duyulan sevginin ötesinde bir derinliğe ve ruhaniyete sahip bir sevgidir. Öyle ki pek çok Alevî için o, on ikinci imam Muhammed Mehdi’dir. .. Mustafa Kemal’in Alevî-Bektâşilere ilgisinin, Alevî-Bektâşilerin de ona olan derin sevgi ve bağlılıklarının nedenlerinden biri de babasının Alevî-Bektâşi kökenli olmasıdır”


# Türkiye'nin ilk siyaset akademisi: Encümen-i Daniş

“Encümen-i Daniş, 1851 yılından beri var olan bir Osmanlı geleneğidir. Tanzimat’tan sonra, Fransız Akademisi örnek alınarak kurulan ilk Osmanlı Akademisidir. Tanzimat, Batı kurumlarının Osmanlı topraklarına sokulmasını istiyordu. Bu yolda bilim ve eğitim alanındaki çalışmaları bir düzene sokmak için, 1846’da Meclis-i Maarif-i Umumiye kuruldu. Fikir ve bilim adamlarını içine alan bu kuruluş, Encümen-i Daniş isimli bir akademinin kurulmasını kararlaştırdı.”

"İlk toplantıda (1851) Padişah Abdülmecid de hazır bulunmuştu, Sadrazam Mustafa Reşid Paşa da. Ama dönem değişti, koşullar değişti, ‘seçim’ diye, ‘demokrasi’ diye, olur olmaz ‘bi’dat’lar Cumhuriyet döneminde çıktı. Onun için 1950’li yıllardan itibaren yeniden tesis edilen “Encümen-i Daniş”, hükümeti devirmeyi konuşmak üzere toplanır hale geldi. (Kamuran İnan’ın söylediğine göre)”

"Faaliyetleri 1980’lerin sonunda kamuoyuna yansıyan Encümen-i Daniş, özellikle 1995’te Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ve Başbakan Tansu Çiller’e gönderdiği bir mektupla dikkat çekti.(…) 1995’te talep ettiklerinin hayata geçirilmesi için 28 Şubat post-modern darbesinin yaşanması gerekti. Ülkeye 28 Şubat sürecini yaşatan komutanların hepsi, istisnasız hepsi, Encümen-i Daniş’te üye olarak hizmet veriyorlar bugün."

“Hiçbir kurumsal varlığı olmadığı halde, 50 yıldır ayda iki kez toplanıp raporlar hazırlaması ve bunun bunca yıl kamuoyunun gözünden kaçması, adeta bir ‘sivil toplum’ mucizesi. Her konuda fikir jimnastiği yaptıkları ve bunları uygulattıkları biliniyor."

Değerli okuyucularım, anlamayı kolaylaştıracak çok küçük bir iki değişiklik ve alt başlıkları oluşturmak dışında hiçbir katkı ve değiştirme yapmaksızın kitaptaki bilgileri ana çizgileriyle sizlere aktarmaya çalıştım. Daha ayrıntılı bilgi edinmek isteyenler orijinal makaleye veya kitabın kendisine bakabilirler. Yorum sizlerin...

Allah'a emanet olunuz.


-------------------------------
[1] http://www.farukarslan.com/?page_id=405