024  Neye evet, neye hayır...


Değerli okuyucularım,

Son günlerdeki yazılarımı okuyan bazı arkadaşlarımız, "Tam seçimler öncesinde bunlar da nereden çıktı, sen siyaset yapıyorsun!" diye düşünebilirler. Hayır, hayır... Ben yalnızca bir vakıa'yı ortaya koymaya çalışıyorum. Bunlar belki aylarca önce yazılacak şeylerdi. Ancak yetiştirilemedigi için bugünlere kalmıştır. Bu güçsüzün tek endişesi, bütün iyiliklerin kaynağı olan "Din-i mübin", ve onun şu anda yeryüzündeki en önemli temsilcisi durumunda bulunan aziz "Milletimiz"dir. Çünkü şeytanîlerin mücadelesi bunlarladır. Olayları doğru analizlemezsek sorunlarımıza doğru çözümler üretemeyiz.

Olaylara ve insanlara "Bu ak, bu kara!" diye bakılması elbette yanlış bir şeydir. Kuşkusuz her şeyin iyi yönleri de vardır, kötü yönleri de. Burada esas olan her olgunun, doğru ölçülerle, ayrı ayrı değerlendirilme- sidir.


# Cumhuriyetin ilk yılları

Değerli okuyucularım, Şeytanîlerin İslam'la ve Türk Milleti ile gizli mücadelesi yeni değildir. Bu mücadelenin en az 200 yıllık bir tarihi vardır. Bunlar içimizden ayarttıkları basiretsiz insanlarla ve tetikledikleri savaşlarla önce Osmanlı İmparatorluğunu yerle bir ettiler. Sonra da kendileri için çok önemli gördükleri Kürt Devleti Projesini hayata geçirmek için Sevr anlaşmasını önümüze koydular. Fakat bu Millet, Atatürk gibi azimli ve kararlı bir liderin önderliğinde bu anlaşmayı yırtıp attı ve yeniden hayat buldu. Fakat gizli düşmanın boş durmadığını, daha cumhuriyetin ilk yıllarından başlayarak yine devlete askıntı olduğunu görüyoruz.

Lütfen Bojidar Çipof'un yazısını[1] hatırlayın:

"İttihat ve Terakki’nin içinde çok sayıda mason vardı ve 1909 reorganizasyonunda da bu masonlar rol oynadılar. Osmanlı’nın son dönemleri ile Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında da Türk siyasi hayatında ve bürokraside en üst mevkilerde masonlar vardı… Ve tabi bunlar doğal olarak Atatürk’ün de yakın çevresinde bulunan kişilerdi. Örneğin özel doktoru ve aynı zamanda 33 Dereceli bir mason olan Mim Kemal Öke.."


# CHP, neden din karşıtı bir havaya girdi?

Değerli okuyucularım, aşağıda linkini[2] verdiğim "sol ve din" adlı videoda Umran Dergisi genel yayın yönetmeni Cevat Özkaya diyor ki "1924 Lozana kadar olan dönemde Türkiye'de Cumhuriyetin havası oldukça dinî bir havadır. Yani şöyle diyelim, Askerler, bürokratlar, ülema hep beraber ortak bir konsessus içinde bir mücadele yürütülmüştür." Ama Cevat Bey, beş yıl sonra durumun tamamen değiştiğini ve din karşıtı bir havaya girildiğini, ve 1948 yılına kadar bu havanın böyle devam ettiğini söylüyor.

Peki, bunun sebebi neydi? Bunun sebebi çeşitli şekillerde açıklanabilirse de, bu güçsüz, en doğru açıklamanın Bojidar Çipof'un beyanlarında gizlenmiş olduğunu, yani Türk Devletinin yeniden Küresel Derin Devletin kontrolüne girmesi olduğunu düşünüyorum. Çünkü Osmanlı İmparatorluğunu masonlar eliyle çökertmiş olan Küresel Derin Devlet, Kurtuluş Savaşı ile Serv Planlarının çöpe atılmasında en önemli faktörün "iman" olduğunun, iman sahibi olup Allah rızası için şehitlik mertebesini göze alan insanların kolay kolay alt edilemeyeceği gerçeğinin farkına varmıştı. Onun için de aynı Rusya'da ateist dernekleri kurdurarak dini yok etmeye çalıştıkları gibi Türkiye'de de genç yönetim kadrolarındaki insanlara, masonlar yoluyla, dinin kalkınmada olumsuzluk yaratan en önemli faktör olduğunu, cumhuriyetin başarısı için İslam'dan uzak bir yapı oluşturulması gerektiğini telkin ediyorlardı. Nitekim bu telkinler meyvelerini vermiş, CHP dinle savaşan bir parti durumuna gelmişti. Ancak CHP bunun bedelini iktidarını Demokrat Partiye devrederek ödemek zorunda kalacaktı.


# Toplumun dini ihtiyaçlarını cemaatler karşılıyor

Değerli okuyucularım, önceki yazılarımdan hatırlayacaksınız Türk Miletinin, yeryüzünde din-i mübini yaşama ve yaşatma, ahkâm-ı ilahiyeyi yeryüzüne egemen kılma gibi misyonu vardı. Tarih, bunun en büyük tanığı idi. Böyle bir misyona sahip bir milletin elbette dinsiz imansız yaşaması düşünülemezdi. Nitekim din ve dindar insanlar horlanıp onlara öcü gibi bakıldığı dönemlerde dini cemaatler milletin dinine imanına sahip çıkmışlar, bütün güçlüklere rağmen, Türk insanının dinini imanını öğrenmesine ve korumasına büyük katkı sağlamışlardır. Bu ve benzeri topluluklar olmasa idi, milletimiz belki de Kabalacı Felsefenin egemen olduğu Liberal-kapitalist sistemin çarkları arasında ezilip gidecekti. Hele son yıllarda Fethullah Hoca'nın gayretleriyle dünyanın dört bir tarafında açılan Türk okulları, hem İslam'ın güzel ahlâkının, yıllardır materyalist Amerikan kültürüyle dejenere olan insanlığa bir can simidi gibi sunulmasında, hem de aziz Milletimizin insanı insan yapan kültür değerlerinin ve dilinin dünyanın dört bir yanına yaygınlaşmasında elbette çok büyük roller üstlenmektedir. Devletimizin yapması gereken bu hizmetleri bu okullar gerçekleştirmektedir.

Ama bütün bunları sevinçle karşılıyoruz diye, Fethullah hocanın, Musevilik, Hıristiyanlık gibi bütün semavi dinlerden başlayarak dinleri uzlaştırma, hatta buna budistleri, brahmanistleri ve ateistleri de katma gayretlerini, yani küfürle imanı birleştirme gayretlerini[3] hoşgörü ile mi karşılayalım?!..


# AKP'nin katkıları

Diğer yandan, aziz Milletimizin son on yıllık millî hayatında elbette AKP'nin çok büyük katkıları olmuştur. Devletimizin ihracatı 36 milyar dolar seviyelerinden 135 milyar dolar seviyelerine çıkmıştır. İhracatın artması demek, üretimin artması, atölyelerin, fabrikaların çalışması demektir. Üretime baktığımızda da Gayri Safi Hasılamızın, 230 milyar dolar seviyelerinden 772 milyar dolar seviyelerine yükseldiğini görüyoruz. Küresel ekonomik bunalımlar başarılı ekonomik politikalarla etkisiz hale getirilmiştir. Enflasyon düşürülmüş ve tek rakamlı seviyelerde korunmaya çalışılmıştır. Bilgisayar teknolojisi günlük hayatımızın her aşamasına girmiş, eğitimde, sağlıkta, ulaşımda, iletişimde günlük hayatımızı kolaylaştıracak birçok hizmete imza atılmıştır. Ülkenin her yanı duble yollarla donatılmış, insanlarımız ilk defa hızlı trenle tanışmışlardır. Bütün bunları elbette sevinçle ve takdirle karşılamak gerekir.

Bu madalyonun ön yüzü. Şimdi gelin bir de madalyonun arka yüzüne bakalım:

Bugün gazetesi yazarlarından Gültekin Avcı, "Artık şehitler gelmiyor. Dillerinden düşürmedikleri terane budur." cümleleriyle başlıyan "Kürdistan'a İki Kala"[4] başlıklı yazısında:

"PKK ve KCK'nın bölgedeki örgütsel hâkimiyet faaliyetlerini serbest kılarsanız...

KCK'nın egemenlik hakkının gereği olarak halktan aldıkları 'vergi'ye ses çıkarmazsanız...

Askere ve polise "Size silahlı saldırı yapılmadıkça dokunmayacaksınız" emri verip onları kışlalarına hapsederseniz..."


# Bir iç savaş hazırlığı

"PKK, halka ve milis güçlerine 20.000 Kalaşnikof dağıtırken ses çıkarmazsanız...

İç savaş başlayınca asker ve polis direnirse onları şöyle vuracaksınız diye silahlı eğitim verenlere ses çıkarmazsanız...

Çözüm süreci dediğiniz vetire, geçen aralık ayında il PKK/KCK toplantılarında örgüte "Artık 20 yıl savaşabiliriz... Başbakan demek Kürdistan demektir" dedirtiyorsa...

Bilginiz dâhilinde olmasına rağmen, Eylül başı itibariyle Şırnak'ta 1400, Cizre'de 1500, Beytüşşebap'ta 600-700, Hakkâri'de 1500, Yüksekova'da 3000 dolaylarındaki aktif PKK milisini sadece seyrediyorsanız...

Şehit cenazesi elbette gelmez." deniyor.

Bu yazıdan sonra Hükümetten bir açıklama gelir diye bekledik. Ama boşuna...

Şimdi de bu yazının yayınlanmasından çok az bir zaman sonra, Cihan Haber Ajansının medyaya geçtiği şu habere bakınız:

"Demirtaş: Devleti beklemeyeceğiz, seçimden sonra özerklik ilan edeceğiz"[5]

Anlaşılıyor ki ülkemiz artık bölünmenin, hatta bir iç savaşın eşiğindedir. Demekki yıllar önce, sizlere, Çözüm Süreci diye yutturulan şeyin bir bölünme süreci olduğunu yazmakta ne kadar haklı imişim. Duble yolların bedeli, ülkenin bölünmesi mi olmalıydı?

Değerli okuyucularım, bu iş elbette burada kalmayacaktır. Bu, daha işin başıdır. Bu süreç, gerekli önlem alınmazsa, Küresel Derin Devlet, Arz-ı Mev'ut hayalini gerçekleştirip onu bezeyip en büyük düşman olarak gördükleri İslam'ı ve onun temsilcisi Türk Milletini tarihten silene kadar devam edecektir. Bu böyle biline.

Allah'a emanet olunuz.


----------------------------
[1] http://www.esinti.biz/makale/040.htm
[2] http://www.youtube.com/watch?v=d6uxDmk75Zo
[3] http://www.youtube.com/watch?v=EzUD2qwjqew
[4] http://www.bugun.com.tr/kurdistana-iki-kala-yazisi-952760
[5] http://cihan.com.tr/news/Demirtas-Devleti-beklemeyecegiz-secimden-sonra-ozerklik-ilan-edecegiz_8635-CHMTM1ODYzNS8xMDA1