043  Avrupa'ya doğan İslâm güneşi


Değerli okuyucularım,

Hiç kuşku yoktur ki, Fen Bilgileri, mutfağımızdan sanayi üretimimize, iletişimden günlük dinlenme ve eğlenmemize, sağlık hizmetlerinden tarıma kadar günlük yaşantımızın her alanında çok büyük ihtiyaç duyduğumuz bilgilerdir. Bu, geçmişte de böyle idi. İnsanın dünya ve ahıret mutluluğunu sağlamak için, ona insanî olgunlukların zirvesine çıkaracak kurallar sunan İslâm'ın, insanın günlük hayatının her alanında onu bu kadar çok etkileyen Fen Bilgilerine kayıtsız kalması nasıl düşünülebilir? İşte o sebeple ilk dönem İslâm bilginleri, Fen bilgilerini, tıpkı Din bilgileri gibi, İslâm'ın çatısı altında ve onun ayrılmaz bir parçası olarak görmüşler ve bunlar üzerinde çok önemli çalışmalar yapmışlardır.

İslâm Uygarlığının Avrupa'da gelişen bilimsel çalışmalar üzerindeki etkilerini Batılı Bilginler de zaman zaman çeşitli vesilelerle dillendirmişlerdir. İşte bunlardan birkaçı:[1]


# Müslümanlar, Avrupalıları medenileştiriyor

Charles Seignebos: “Müslümanlarla Haçlı seferleri yoluyla tanışan Avrupalılar medenîleştiler.”

Bodley: “Rönesansı İslâmiyete borçluyuz. Garplılar yel değirmenlerinin varlığını, kanallarla ziraat yapıldığını, oyuklu ok, trampet, top, barut, askerî alanda çok büyük öneme hâiz olan bu malzemeleri Haçlı seferleri sayesinde öğrendiler. Otomatik saatten ipekli kumaşa kadar her şey Avrupalıların gözlerini kamaştırıyordu.”

Corci Zeydan: “Astronomi ilminde Avrupalılar değerli İslâm âlimlerine o kadar muhtaçtırlar ki, astronomi ilmi ile ilgili herhangi bir müşkil mesele ile karşılaştıkları zaman hemen Müslüman memleketlerine husûsî memurlar göndererek onlardan yardım isterlerdi.”

Drapper: “İslâm âlimleri yaptıkları hesapların çoğunda o kadar isâbet etmişlerdir ki, yeni matematikçilerin en mahirleri bile onları bulmuş oldukları bu hesapları kabul etmek zorunda kalmışlardır.

Will Durant: “Tıp sahasında en büyük âlim İbn-i Sînâ, en büyük hekim Râzî, en büyük kimyager de Câbir’dir.

George Sarton: “Bîrûnî, felsefe, matematik ve coğrafya ilimlerinde çok kıymetli olup, en büyük âlimlerden birisidir.”

Prof. E. F.Genrtier: “Hiçbir itiraza imkân yoktur ki, bizim rönesansımızın matematik hocaları Yunanlılar değil, Müslümanlardır. Bizim bugün bildiğimiz hesap ilminin temel taşları İslâm rakamlarıdır. Matematik ilminin karanlık garp âlemine nasıl intikal ettiğini ve onların maddî medeniyetini nasıl ilerlettiğini bir tarafa bırakarak İslâm rakamlarını bugünün dünya kültüründen kaldıracak olursak acaba şu büyük atom medeniyetinden geride ne kalır; düşünmek ve ona göre Müslümanların matematik ilmine yapmış oldukları hizmetleri takdir etmek lâzımdır.”


# Avrupa'yı aydınlatan İslâm güneşi

Değerli okuyucularım, Müslümanların Batı Uygarlığı üzerindeki bu müthiş etkisini takdirle karşılayanlardan birisi de 1913 Kiel doğumlu bir Felsefe doktoru olan Alman kadın yazar Dr. Sigrid Hunke'dir. Sigrid Hunke,"Avrupa Üzerine Doğan İslâm Güneşi"[2] adıyle dilimize çevrilen yaklaşık 500 sayfalık eserinde, kitabın yayıncısının ifadesiyle, "İslâm Medeniyetinin Batı Medeniyeti üzerinde yaptığı büyük tesirleri vesika ve delilleriyle orta koymakta ve Batı Medeniyetinin İslâm Medeniyetinin devamı olduğu fikrini açıkça müdafaa etmektedir."

Servet Sezgin tarafından Almanca aslından dilimize çevrilen eserinde yazar, önce Avrupalı insanın günlük hayatında kullandığı yüzlerce kelimenin kökeninin Arapça olduğunu belirterek sözlerine başlamakta; ve bugün tüm Avrupa ülkelerinde, mutfakta, giyinmede, dinlenmede, seyahette, lüks eşyada, eczanelerde, boyacılıkta, hasılı günlük hayatın hemen her alanında kullanılan kahve, fincan, ceket, kasket, sofa, divan, sedir, yatak, alkol, şeker, limonata, kayısı, muz, portakal, erik, bergamot, ıspanak, tarçın, santranç, şah, mat, Mısır dimisi, pamuklu, müslin, mohair, şifon, saten, taft, atlas, muvar, safran, karmen, leylak, ilaç, kampfer, benzin, alkali, natron, soda, boraks, sakkarin, ambra, anilin, gaz, talk, lak gibi yüzlerce kelimenin Avrupa dillerinde kullanılan karşılıklarının Arapça'dan geçtiğini bildirmektedir.

Onlarca belge ve kanıtın sunulduğu kitaptan ben bir iki önemli konuda ayrıltılı aktarma yaparak o günkü durumun berrak bir şekilde zihinlerde canlanmasını sağlamak istiyorum. Buyrun birlikte göz atalım:


# Uygarlığın en önemli materyali Avrupaya nasıl ulaştı?

"Araplar 751 yılında Çin'li harp esirlerini Semerkant'a yerleştirirler. Bir san'at icrası suretiyle para kazanarak hürriyetlerini satın almak imkânı kendilerine verilince, kâğıt imalinda ihtisas sahibi olan bu kölelerden bir kısmı, kâğıt fabrikasının inşaatında çalışırlar. Semerkant'ta canlı bir kâğıt endüstrisi gelişir. İstihsal usulleri geliştirilir. Keten ve pamuk elyafından zarif, beyaz kâğıtlar imal olunur. Kâğıtlar buradan hareketle devleti istilâ ederler ve ilk zaferlerini devlet merkezi Bağdat'ta kutlarlar. Yazı yazmasını bilmeyen batı, aradan asırlar geçtikten sonra onu ithal, arkasından hususi imalata geçme ihtiyacını duyunca kâğıt, Bağdat'ta fikren yükselen uyanık İslâm medeniyetinin bir şeref sahifesi olur."

"Halife El-Mansur (754-755), bürolarla akademi ve resmî dairelerde, bilgin ve musahhihlerle tüccarların fazlaca kullandıkları yeni kırtasiyenin devlet bütçesi yönünden ehemniyetini derhal kavrar. Bu ham madde, kâğıtçılığı Mısırdan yapılan ithalat ile sağlanan papirüsten kurtarabilecektir. Halife, artık resmî dairelerde papirüsün kullanılmasını yasaklar; bundan sonra sadece ucuz kağıda yazı yazılmasını emreder. Yeni kırtasiyenin büyük ehemniyeti karşısında, oğlu Harun'ur-Reşid'in hükümdarlığı zamanında, Vezir Yahya ibni Fadıl Bermekî 794 senesinde Bağdat'ta ilk kâğıt fabrikasını kurar. Kâğıt endüstrisi kendi zafer alayını, Şam ve Trablus'taki kâğıt fabrikalarıyla Suriye'den başlayarak Filistin ve Mısır üzerinden batıya doğru Tunus, Fas ve İspanya'ya ulaştırır. Batı nihayet kültürün en mühim yapı taşlarından biri, zihni hayatın emsalsiz kirişi olan bu faydalı maddeyi, Sicilya ve Endülüs Araplarından öğrenir."


# Hind usulü hesap

Yazar kitabında, ayrıca, Akdeniz milletlerinin kendilerine has rakamları olmadığını, Mısırlıların üçe kadar değerleri düşey çizgilerle gösterdiklerini, dört için yatay çizgi, sekiz için iki yatay çizgi kullandıkları, Babillilerin yalnız üç şekil icadiyle yetindiklerini, Yunanlıların ve Romalıların da sayılarını alfabelerindeki harflerle ifade ettiklerini, I (1), V (5), X (10), L (50), C (100), M (1000) değerlerini anlattığını, ve meselâ 3952 sayısını yazabilmek için MMMDCCCCLII bir harfler kümesi oluşturmak zorunda kaldıklarını, sadece Hintlilerin haneleri özel bir işaretle belirtmeden bir ile dokuz rakamlarından yararlanarak yazdıklarını belirttikten sonra İbn'ul-Adamî'den alıntı yaparak şunları yazıyor:

"Hicretin 156. senesinde, Sindhind ismi ile tanınan hesap usulünde ve yıldızların hareketlerini tespit mevzuunda çok muktedir bulunan bir Hintli şahıs, Halife El-Mansur'un huzuruna çıktı. Kardaga'ların Kral Figar adına istihsal ettikleri bir kitabı da sunmak istiyordu. El-Mansur, bu kitabın hemen Arapça'ya çevrilmesini, seyyarelerin hareketlerine ait temeli Araplara istinad ettiren bir eser yazılmasını emretti. Bu işle vazifelendirilen Muhammed bin İbrahim el-Fazarî, bunun üzerine "Astronomlar nazarında büyük SindHind" isimli bir eser vücuda getirdi. ... Eseri, İslâm memleketlerinde meşhur bulunan Astronomi cetvellerinin hazırlanmasında da kullanan Muhammed bin Musa el Harezmî, astronomlar için yeniden işledi. "Sindhind Metodu"nu uygulayan astronomlar, eseri çok beğendiler ve onu süratle yaydılar."


# Avrupa'ya uzanan yeni sayı dili

Yazar, Arapların, Hintli âlimin beraberinde Bağdat'a getirdiği ve onunla halifenin alâkasını çektiği bu eser sayesinde Hint sayılarını tanıdıklarını anlattıktan sonra şöyle devam ediyor:

Hint sayıları, hemen her ilmî eserde görülmekle kalmadı, memurlar ve tüccarlar da onunla hesap yapmaya başladılar. ... El-Harezmî, banker ve tüccarlarla ölçme memurlarına, Hint sayı işaretlerini izah ve ellerine tatbikat için misaller vermek gayesiyle bir ders kitabı yazdı. ... (ancak) El-Harezmî'nin ismini asıl ebedîleştiren kitap ... "Hesap sanatına dair" isimli ikinci küçük eseridir. Bu kitapcık da İspanya'ya gelir ve orada 12. asrın başlarında Latinceye tercüme edilir."

Yazar, El-Harezmî'nin Hint rakamları ile yazdığı hesap kitabına ait Latince tercümelerin ilk kopyalarının Alman bölgesinde göründüğünü, Viyana Saray Kütüphanesi'nde bulunan en eski el yazma nüshasının 1143 tarihli olduğunu bildirmekte ve aynen şunları söylemektedir:

"Sadece biz değil, dünyanın medenî bütün milletleri de Arapların bize öğrettikleri rakamları kullanmaktadırlar. Bu rakamlar olmaksızın ne bir bilet, ne bir fiat etiketi, ne telefon rehberi, ne de borsa haberi düşünülebilir; riyazî, fizikî ve astronomik ilimlerin muhteşem yapısı, sesten hızlı uçak, feza gemisi ve atom fiziği de düşünülemez."

Allah'a emanet olunuz.


----------------------------
[1] Rehber ansiklopedisi, Cilt 10. İlim Bahsi.
[2] Sigrid HUNKE, 1975. Avrupa'nın Üzerine Doğan İslâm Güneşi, 2.Baskı. Bedir Yayınevi, İstanbul.